Test Drive | Page 81

Kraliçe kocasının hiddetiyle tek başına, hiçbir desteği olmadan yüzleşmek zorunda kalmıştı. "Yeğenim bana bütün planlarını anlatmıyor. Kral Francis'i serbest bırakmayı düşündüğünü bilmiyordum." "Umarım biliniyordun!" diye gürledi Henry, yüzünü iyice kraliçenin yüzüne yaklaştırarak. "Çünkü bu ülkenin gördüğü en büyük düşmanın yeğenin tarafından serbest bırakılacağını biliyorsan bu ülkeye ihanet ediyorsun demektir." "Bilmiyordum," dedi kraliçe ısrarla. "Ve Wolsey'nin söylediğine göre, Prenses Mary'yi yüzüstü bırakmayı düşünüyormuş. Senin öz kızını! Buna ne diyeceksin?" 212 ¦ Philippa Gregory "Bilmiyordum," dedi kraliçe. "Özür dilerim," diye araya girdi Wolsey yumuşak bir sesle. "Sanırım Majesteleri İspanyol elçisiyle dün yaptığı görüşmeyi unuttular. Tabii ki, elçi sizi Prenses Mary'nin reddedileceği konusunda uyarmıştır." "Reddedileceği mi!" Henry oturamayacak kadar alevlenerek sandalyesinden fırladı. "Ve siz de bunu biliyor muydunuz, hanımefendi?" Kocası ayaklandığında yapması gerektiği üzere kraliçe de yerinden kalktı. "Kardinal haklı. Elçi Prenses Mary'nin nişanı konusunda şüpheler olduğunu dile getirdi, evet. Size bahsetmedim çünkü yeğenimin kendisinden duymadıkça buna inanamam ve inanmadım da." "Korkarım şüphe yok," decii Kardinal Wolsey araya girerek. Kraliçe kardinalin onu kocasının öfkesine maruz bıraktı-" ğını, hatta bunu iki kez ve bilinçli olarak yaptığını gözden kaçırmayarak bakışlarını ona dikti. "Böyle düşünmenize üzüldüm," dedi. Henry konuşamayacak kadar sinirlenerek kendini sandalyesine bıraktı. Kraliçe oturmadı ve. kral onu oturmaya davet etmedi. Elbisesinin tepesindeki bağcıklar nefesinin ritmiyle titredi, sadece işaret parmağıyla belinden sarkan tespihine dokundu. Duruşu ya da asaletinde hiçbir kusur yoktu. Henry buz gibi bir öfkeyle ona döndü. "Tanrının bize sunduğu ve yeğeninin çöpe atmak üzere olduğu fırsatı kaçırmamak istiyorsak ne yapmamız gerekecek, biliyor musun?" Kraliçe sessizce başını iki yana salladı. "Büyük miktarlarda vergi toplamak zorunda kalacağız. Yeni bir ordu kuracağız. Fransa'ya bir kez daha gidip bir BOLEYN KIZI ¦ 213 kez daha savaşacağız. Ve bunu kendi başımıza yapacağız, kendi başımıza ve kimseden destek almadan çünkü yeğenin, senin yeğenin, hanımefendi, savaştı ve bir kralın elde edebileceği en şanslı zaferlerden birini kazandı. Sonra bu zaferle taş kaydırma oynuyor, sanki denizde kum, bende zafer dermiş gibi bunu dalgalara fırlatıyor." Bu lafla bile, kraliçe yerinden kımıldamadı. Kadının sabrı Henry'yi daha da öfkelendirdi. Sandalyesinden tekrar fırladı, kendini kraliçeye doğru savururken herkes nefesini tuttu. Bir an ben bile ona vuracağını sandım ama kraliçenin yüzünün önüne yumruk değil, bir işaret parmağı indi. "Peki, sen ona bana sadık kalmasını emretmiyor musun?" "Ediyorum," dedi kraliçe dudaklarını yan açarak. "İttifakımızı hatırlamasını emrediyorum." Arkasından Kardinal Wolsey onu yalanlayarak başını salladı. "Seni yalancı!" diye gürledi Henry kraliçeye. "Sen İngiliz Kraliçesinden çok İspanyol prensesisin!" "Tanrı biliyor ki ben sadık bir eş ve bir İngiliz kadınıyım," diye cevapladı kraliçe. Henry hışımla döndü, uzaklaşırken aniden bir kargaşa oldu, yolunun üzerindeki herkes eğilip reveransa geçti. Saray erkekleri kraliçenin önünde çabucak eğilip krallarının bu düşüncesizce davranışını taklit etti, ama Henry kapıda