Test Drive | Page 82

Ertesi akşam yemekte kraliçenin peşinden uslu uslu büyük salona girerken kralın gözlerinin üzerime odaklandığını fark ettim. Yemekten sonra, dans için yer açtıklarında, kraliçenin önünden geçip bana doğru geldi, ona arkasını dönüp bana dans teklif etti. Bani dans alanına götürürken salonda hafif bir uğultu oldu. "Vals," dedi omzunun üzerinden ve beraber dans etmek üzere yerlerini almaya hazırlanan dansçılar gerileyip bizi seyretmek üzere bir çember oluşturdu. Bu dans daha öncekilerin hiçbirine benzemiyordu, tam bir tahrik dansıydı. Henry dans ederek bana doğaı geldi, sanki beni orada, bütün saray eşrafının önünde çırılçıplak soyacakmış gibi mavi gözlerini yüzümden ayırmadan ayağını vurup ellerini çırptı. Kraliçenin beni seyrettiğini zihnimden attım. Başımı elimdik kaldırıp gözlerimi krala diktim, kalçalarımı oynatıp kafamı sağa sola çevire çevire yavaş adımlarla ona doğru dans ettim. Yüz yüze geldik, beni havaya kaldırıp tuttu, belli belirsiz bir alkış sesi duydum, sonra beni yavaşça yere indirdiğinde yüzümün utangaçlık, zafer ve arzu karışımı güçlü bir duyguyla alev alev yandığını hissettim. Dümbeleğin sesiyle birbirimizden ayrıldık, sonra dansın akışıyla adımlarımızı birbirimize doğru atarak tekrar birleştik. Bir kez daha beni havaya atıp bu kez bedenim onunkine yaslanacak şekilde kollarının arasından aşağı kayBOLEYN KIZI » 215 dırdı. Onu her şeyiyle bedenimde hissettim, göğsünü, dar ve kısa pantolonunu, bacaklarını. Durduk, yüzümüz o kadar birbirine yakındı ki biraz öne uzansa beni öpebilirdi. Nefesini yüzümde hissettim, sonra çok alçak sesle şöyle dedi: ""Odama gel. Hemen." O gece ve takip eden gecelerin çoğunda bitmeyen bir arzuyla beni yatağına aldı. Mutlu olmam gerekirdi. Tabii ki annem, babam, dayım ve George beni bir kez daha kralın gözdesi olarak görmekten, bütün saray eşrafının ibresinin tekrar bana dönmesinden son derece memnundu. Kraliçenin odalarının hanımları bana da ona olduğu kadar saygılıydı. Yabancı elçiler sanki prensesmişim gibi önümde yerlere kadar eğiliyor, kralın yatak odasının centilmenleri altın sarısı saçlarıma ve dudaklarımın kıvrımına soneler düzüyordu. Francis Weston benim için bir şarkı yazmıştı, gittiğim her yerde insanlar bana yardım etmeye, beni pohpohlamaya hazırdı ve her zaman, her seferinde, onlar adına krala bir şey iletirsem bana sonsuza dek borçlu kalacaklarını belirtiyorlardı. Bense George'un öğüdünü dinleyip kraldan bir şey istemeyi her zaman reddettim, kendim için bile. Bu yüzden Henry benimle başka kimseyle olamadığı kadar rahattı. Özel odasının kapalı kapısının ardında kendimize ait küçük, alışılmadık bir cennet yarattık. Akşam yemekleri büyük salonda servis edildikten sonra yemeğimizi bu odada baş başa yedik. Bize müzisyenler ve belki bir iki arkadaş eşlik ediyordu. Thomas More, Henry'yi tepeye, çatıya götürüp yıldızlara bakıyordu, ben de onlara katılıyor, gece karanlık 216 ¦ Philippa Gregorygökyüzüne bakıp aynı yıldızların Hever'da da parladığını, ışığını bebeğimin uyuyan yüzünü aydınlatmak üzere dar, uzun pencerelerden içeri yansıttığını hayal ediyordum. Mayısta adet olmadım, haziranda günüm yine geçti. Ge-orge'a söylediğimde kolunu omzuma atıp beni kendine yasladı. "Babama söylerim," dedi. "Howard Dayıya da. Dua et de bu sefer erkek olsun." Henry'ye kendim söylemek istedim ama bu kadar mühim ve kâr olasılığı bu kadar yüksek bir haberin krala babam tarafından iletilmesinin daha uygun olduğuna karar verildi. Böylece Boleynler doğurganlığımdan mümkün olduğu kadar çok faydalanabilecekti. Babam özel bir toplantı istediğinde kral bunun Wolsey'nin Fransa'yla yaptığı uzun görüşmelerle ilgili olduğunu sanıp onu pencere kenarına, saray ahalisinin onları duyamayacağı bir yere götürüp konuşmasını istedi. Babam gülümseyerek kısa bir cümle sarf etti, sonra Henry'nin gözlerini babamdan bana, diğer hanımlarla birlikte oturduğum yere doğru çevirdiğini, sonra sevinçle bağırdığını gördüm. Telaşla bana yürüdü, tam sarılıp havaya fırlatacaktı ki, beni incitmekten korkup vazgeçti ve ellerimi ellerine alıp öpmeye başladı. "Hayatım!" diye bağırdı. "En güzel haber! Alabileceğim en güzel haber!" Etraftaki meraklı yüzlere şöyle bir baktım, sonra tekrar kralın sevincine odaklandım. "Majesteleri," dedim neşeyle. "Sizi mutlu edebildiğime çok memnunum." "Beni daha fazla mutlu edemezdin," dedi. Beni ayağa kaldırıp kenara götürdü. Hanımlar başını bana doğru uzattı, sonra aynı anda başka yöne çevirdi, hem neler olduğunu öğrenmek, hem de dinlediklerini belli etmemek için kıvBOLEYN KIZI ¦ 217