yemeğinden önceki sessizlikte, yağmur yağdığında veya kral avlanamadığında, kendi başına
kraliçenin dairesine giden yolu bulur, kraliçe de dikişini ya da kitabını bırakır, bizi tek bir
kelimeyle odadan çıkarırdı.
Biraz oyalanırsam eğer, kraliçenin ona başka hiç kimseye, kızı Prenses Mary'ye bile
gülümsemediği gibi gülümse-diğini görürdüm. Bir keresinde, kralın orada olduğunu bilmeden
içeri girdiğimde adamın âşıklar gibi onun önüne çöküp başını kucağına yasladığını, kraliçenin
bu sarı kızıl saçları adamın alnından yukarı çekerek okşadığını, parmaklarını kralın ona verdiği
yüzükler gibi parlayan buklelere dolayarak döndürdüğünü görmüştüm. Bir zamanlar, genç bir
prensesken kraliçenin saçları da bu bukleler kadar parlaktı ve kral kimsenin lafını dinlemeden
onunla evlenmi