"Evet," dedim anında kendimi daha iyi hissederek. "Bunu sorabilir, böylece açıklama da
yapabilirim."
"Ama ağlama," diye hatırlattı bana. "O bir kraliçe ve kraliçeler gözyaşlarından hoşlanmaz. Dört
senedir gece gündüz onunlasın ama bahse girerim ağladığını bir kere bile
görmemişsindir."
Bir an düşündüm. "Doğaı, hiç görmedim," dedim ağır ağır. "Biliyor musun, şu dört sene içinde
hakikaten ağladığını hiç görmedim."
"Ve görmeyeceksin," dedi hoşnutlukla. "O kendini acılarla harap edecek türden bir kadın değil.
Çok güçlü bir iradesi var."
Diğer tek ziyaretçim kocam William Carey'di. Oldukça nazik bir jest yaparak Hever'dan
getirttiği bir kâse çilekle
ociaya girdi.
"Evinden bir tat," dedi kibarca.
"Teşekkür ederim."
Göz ucuyla beşiğe baktı. "Kız olduğunu söylediler. Sağlıklı ve güçlü mü?"
"Evet," dedim, sesindeki kayıtsızlıkla biraz ürpererek.
BOLEYN KIZI ¦ 193
"Adını ne koydun? Yani benimki dışında? Sanırım benim ismimi taşımak durumunda, kraliyet
piçi olduğunu gösterecek Fitzroy falan gibi bir adı olmayacak herhalde."
Dilimi ısırıp başımı önüme eğdim. "Alındıysan özür dilerim, kocacığım," dedim uysal uysal.
Başıyla onayladı. "Pekâlâ, adı ne?"
"Carey olmak durumunda. Ben Catherine Carey diye düşündüm."
"Nasıl isterseniz hanımefendi. Ben beş toprak sahipliği ve şövalyelikle ödüllendirildim. Artık Sor
William'im ve sen de Leydi Carey'sin. Gelirim iki katından daha fazla arttı. Sana söyledi mi?"
"Hayır," dedim.
"Fazlasıyla takdir edildim. Oğlan doğursan demek ki, İrlanda ya da Fransa'da bir malikânem
falan olurdu. Lord Carey olabilirdim. Bir piçin bizi nerelere yükselteceğini kim bilebilir?"
Cevap vermedim. William'in ses tonu ılımlıydı ama kelimeler kulağa iğneli geliyordu.
İngiltere'nin en ünlü boynuzlanmış kocası olduğu için elde ettiği serveti kutlamamı gerçekten
istediğini hiç sanmıyordum.
"Biliyorsun, kralın eşrafında büyük bir adam olmayı düşünüyordum," dedi kederle.
"Dostluğumdan hoşlandığını, yıldızımın yükseldiğini hissettiğim sıralarda. Hep baban gibi bir
adam olmayı düşünürdüm, resmin bütününü görebilen bir devlet adamı, Avrupa'nın büyük
saraylarında tartışarak rolünü yerine getiren, birinin ardından diğeriyle uğraşan, ülkesinin
çıkarlarını düstur belleyen bir adanı. Ama hayır, bak buradayım, kral karımı yatağına
götürürken gözlerimi kapattığım için bunların on katıyla ödüllendiriliyorum.''
194 ¦ Philippa Gregory
Ne sessizliğimi bozdum, ne de başımı kaldırdım. Dönüp baktığımda o alaylı ve hüzünlü
gülümsemesiyle bana gü-lümsüyordu. "Ah, küçük karım," dedi şefkatle. "Birlikte fazla zaman
geçiremedik, değil mi? Pek sık yatamadık da. Şefkati, hatta şehveti bile öğrenemedik. Birlikte
çok az zaman
geçirdik."
"Onun için de özür dilerim," dedim yumuşak bir sesle.
"Yatamadığımız için mi?"
"Efendim?" dedim sesindeki ani sertliğe şaşırarak.
"Çok nazik erkek akrabaların belki de her şeyi hayalimde canlandırdığımı, aslında hiç
yatmadığımızı buyurmuş. Bunu sen mi istedin? Sana asla sahip olmadığımı söylememi?"
Donakaldım. "Hayır! Biliyorsunuz ki, bu tür meselelerde bana hiç danışılmaz."
"Senden krala evlendiğimiz gece iktidarsız olduğumu ve ondan sonraki gecelerde de
başaramadığımızı söylemeni istemediler mi?"
Başımı iki yana salladım. "Neden böyle bir şey söyleyeyim ki?"
Gülümsedi. "Evliliğimizi geçersiz kılmak için," dedi. "Böylece hiç evlenmemiş sayılacaksın. Ve
bir sonraki bebek Fitzroy olacak ya da Henry oğlanı meşrulaştırmaya razı gelip tahtına veliaht
yapacak. Sen de İngiltere Kralının anası
olacaksın."
Bir sessizlik oldu. Boş gözlerle ona baktığımı fark ettim. "Benden bunu yapmamı mı istiyorlar?"
diye fısıldadım.