Anlayışla başımı salladım. Öğlen vakti, üzerine titrek bir el yazısıyla Anne'in isminin karalandığı
başka bir mektup geldi. Bir leke, belki de bir gözyaşı izi vardı. Annem duvar gibi bir yüzle onu
da açtı, onun da akıbeti birincinin aynıydı.
"Lord Henry mi?" diye sordum. Başıyla onayladı.
Şöminenin yanından kalkıp pencerenin önüne oturdum. "Dışarı çıkabilirim," dedim.
Başını bana çevirdi. "Buradan ayrılmayacaksın," dedi sertçe.
O eski itaat ve boyun eğme alışkanlığı büyük bir güçle kımıldamamı engelliyordu. "Tamam,
sevgili anneciğim. Ama bahçede yürüyüşe de mi çıkamam?"
"Hayır," diye kestirip attı. "Babanla dayın içeride oturmanı emretti. Northumberland, Percy'yle
konuşana kadar."
"Bahçede dolaşırken bunu engellemiş olmam ki," diye itiraz ettim.
"Percy'ye mesaj gönderebilirsin."
"Göndermem!"diye haykırdım. "Tanrı şahidim, emin olabileceğiniz tek bir şey, tek bir şey
varsa, o da asla bana söylenenin dışına çıkmamamdır. Beni on iki yaşımda evlendirdiniz,
efendim. Tam iki sene sonra, on dördümdeyken aynı evliliği sona erdirdiniz. On beşinci yaş
günüm gelmeden
172 ¦ Philippa Gregory
kralın yatağına girdim. Gördüğünüz gibi bu aile bana ne söylediyse hepsini yaptım. Kendi
bağımsızlığım için savaşa-mıyorsam ablamınki için savaşmam çok daha zor olmalı!"
Başıyla onayladı. "Doğru olanı da bu," dedi. "Bu dünyada kadınlara özgürlük yok, ister savaş,
ister savaşma. Bak, Anne kendini ne hallere düşürdü."
"Evet," dedim. "Hever'a. En azından gönlünce tarlalarda dolaşabileceği bir yere."
Annem şaşkın şaşkın bana baktı. "Gıpta eder gibisin." "Orayı seviyoaım," dedim. "Bazen
saraya bile tercih ederim diye düşünüyorum. Ama oraya göndermekle Anne'in kalbini
kırıyorsunuz."
"Bu aileye bir faydası dokunacaksa, kalbinin de ruhunun da kırılması gerek," dedi annem buz
gibi bir sesle. "Bunun aslında çocukluğunda yapılması gerekirdi. Fransız sarayında ikinize de
itaat etmeyi öğretirler diye düşünmüştüm ama görünene bakılırsa bunu atlamışlar. O yüzden
şimdi yapılması gerekiyor."
Kapı vuruldu. Eski püskü giysiler içinde bir adam rahatsız bir tavırla eşikte duaıyordu.
"Bayan Anne Boleyn'e mektup var," dedi. "Başka kimseye değil, sadece ona. Ve genç Lordum
siz okurken beklememi istedi."
Durakladım, göz ucuyla anneme baktım. Başıyla çabu-. cak beni onayladı, Northumberland'ın
kırmızı mührünü kırıp katlanmış sert kâğıdı açtım.
Karıcığım,
Eğer birbirimize verdiğimiz sözde durursan ben de sözümden dönmüş olmam. Sen beni yalnız
bırakmazsan ben de seni bırakmam. Babam bana fazlasıyla öfkeli, kardinal
BOLEYN KIZI ¦ 173
de öyle ve geleceğimiz adına korkuyorum. Ama birbirimize sarılırsak birlikle olmamıza razı
olacaklardır. Bana bir not gönder, sadece tek bir kelime de olur, yanımda olduğunu söyle, ben
de senin yanında olacağım. Henry.
"Bir cevap almak istediğini söyledi," dedi adam.
"Dışarıda bekle," dedi annem adama ve kapıyı suratına kapattı. Bana döndü. "Cevap yaz."
"Onun el yazısı olmadığını anlar," dedim çaresizce.
Önüme bir parça kâğıt, elime bir kalem tutuşturdu ve mektubu kendi yazdırdı.
lord Henry,
Size herhangi bir şey yazmaktan men edildiğim için bu mektubu size Maty yazıyor. İşe
yaramayacak. Evlenmemize izin vermeyecekler ve sizden vazgeçmem gerekiyor. Benim için
babanıza ve kardinale karşı gelmeyin çünkü pes ettiğimi belirttim. Yaptığımız sadece gelecek
için verilmiş bir evlilik sözüydü ve ikimizi de bağlamıyor. Sizi bu yarım sözden azat ediyorum
ve kendimi de azat edilmiş sayıyorum.
"İkisinin de kalbini kırıyorsunuz," dedim ıslak mürekkebin üzerine kum serperken.
"Belki," dedi annem sakin sakin. "Ama genç kalpler kolay iyileşir. Ayrıca İngiltere'nin yarısının
sahibi olan kalplerin aşkla gümbür gümbür atmaktan başka işleri olmalıdır."
ro;-j
Xı§ 1523