"Çünkü herkes bir şeyler yapmak zorundadır."
"Ne demek bu şimdi?"
"Her kadının kendini öne çıkaracak, göze çarpacak, onu ilgi odağı yapacak bir şeyi olmalıdır.
Ben de Fransız olacağım." .
"Yani olmadığın bir şeymiş gibi rol yapacaksın," dedim onaylamayarak.
Bana dönüp gülümsedi ve siyah gözleri sadece onun becerebileceği bir edayla beni tarttı.
"Senden ne daha az, ne de daha çok rol yapıyorum," dedi alçak sesle. "Benim küçük kardeşim,
benim küçük altın kardeşim, ballı sütüm."
Gözlerimi gözlerine diktim, açık renk gözlerim onun koyu renk gözleriyle buluştu, onun gibi
gülümsediğimi, onun koyu renkli bir yansımam olduğunu biliyordum. "Ah, şu mesele," dedim,
sözünün aslında ne kadar doğru olduğunu bildiğimi reddederek. "Şu mesele."
"Kesinlikle," dedi. "Ben koyu renkli, modayı takip eden, zor bir Fransız olacağım ve sen tatlı,
açık sözlü, adil İngiliz. Muhteşem bir ikili olacağız. Buna hangi erkek karşı koyabilir?"
Güldüm. Beni güldürmeyi her zaman becerebiliyordu. Demir pencereden aşağı baktım ve kralın
av tayfasının ahırların bulunduğu alana geri döndüğünü gördüm.
"Şu giden kral mı?" diye sordu Anne. "Gerçekten dedikleri kadar yakışıklı mı?"
10
"Harika bir adanı. Gerçekten. Dans ediyor, ata biniyor ve ah, anlatamam sana!"
"Şimdi buraya gelecek mi?"
"Büyük olasılıkla. Her zaman onu görmeye gelir."
Anne düşünmeden göz ucuyla kraliçenin kadınlarıyla birlikte oturup dikiş diktiği yere baktı.
"Nedenini pek bulamadım ama ..."
"Çünkü onu seviyor," dedim. "Harika bir aşk hikâyeleri var. Kraliçenin kralın ağabeyiyle
evlenmesi, ağabeyin o genç yaşta öyle ölmesi, sonra kadının nereye gideceğini ya da ne
yapacağını bilememesi, kralın onu alıp karısı ve kraliçesi yapması. Harika bir hikâye ve kral
ona hâlâ âşık."
Anne, yay gibi uzanan mükemmel kaşlarından birini kaldırıp odada çevresine bakındı.
Nedimelerin hepsi av tayfasının döndüğünü duymuş, kral Henry kapıyı ardına kadar açtığında
tablo gibi görünecek biçimde dizilmiş, kolluklarını çevirip eteklerini açarak oturmuşlardı. Kral
eşikte dump karısına düşkün genç bir adam gibi koca sesiyle bir kahkaha attı. "Sana sürpriz
yapacağımı düşünerek geliyorum ve seni dalgın dalgın dikiş dikerken yakalıyorum!"
Kraliçe irkildi. "Hepimiz ne kadar şaşırdık!" dedi sıcacık bir sesle. "Ne hoş bir sürpriz!"
Kralın yoldaşları ve arkadaşları onu odaya doğru takip etti. Önce ağabeyim George girdi, eşikte
gözleriyle Anne'i aradı, sevincini yakışıklı asil yüzüne yansıtmayıp eğilerek kraliçenin eline
uzandı. "Majesteleri." Nefesini kadının eline doğru bıraktı. "Sabahtan beri güneşteyim ama
ancak şimdi gözlerim kamaştı."
Kraliçe ele onun siyah kıvırcık saçlarına bakarken nezaketle o küçük gülümsemelerinden birini
lütfetti. "Kız kardeşini selamlayabilirsin."
BOLEYN KIZI ¦ 11
"Mary mi burada?" diye sordu George kayıtsız bir tavırla, sanki her ikimizi de görmemiş gibi.
"Diğer kız kardeşin, Anne," diye düzeltti kraliçe. Yüzüklerle dolu elinin ufak bir hareketiyle
ikimizin öne çıkması gerektiğini işaret etti. George tahtın yanındaki öncelikli yerini kimselere
bırakmadan eğilerek bizi selamladı.
"Değişmiş mi?" diye sordu kraliçe.
George gülümsedi. "Umarım önünde sizin gibi bir modelle daha da değişir."
Kraliçe hafif bir kahkaha attı. "Çok hoş," dedi onaylayarak ve elini sallayarak onu bize
gönderdi.
"Merhaba güzeller güzeli bekâr bayan," dedi Anne'e. "Merhaba güzeller güzeli evli bayan," dedi
bana.
Anne simsiyah kirpiklerinin altından ona baktı. "Keşke şimdi seni kucaklayabilseydim," dedi.
"Dı Y