Sonuç olarak, Anne kazasız belasız geldi. Babamın onunla birlikte imparatorluk iskelesinden
çakıllı patikaya çıkıp saraya doğru yürüdüğünü gördüm. Birinci kattan aşağı bakarken bile
elbisesinin salınışını, pelerininin hoş kesimini görebiliyordum ve pelerinin, etrafında
dalgalanışını seyrederken içimden bir an safça ona imrendim. Gözden kaybolana kadar
bekleyip sonra telaşla kraliçenin dinlenme, odasındaki sandalyeme koştum.
Beni, kraliçenin halılarla kaplı odalarında kendi evim-deymiş gibi rahat görmesinin iyi olacağını
planlamıştım. Ayağa kalkıp onu zarafetle ve bir yetişkin olarak karşılayacaktım. Ama kapılar
açılıp içeri girdiğinde aniden duygularıma yenik düştüm, "Anne!" diye bir çığlık kopararak
fırlayıp eteklerimi hışırdata hışırdata ona koştuğumu fark ettim.
BOLEYN KIZI ¦ 7
İçeri başı dimdik, o kibirli bakışlarını savurarak giren Anne de aniden on beş yaşında asil bir
genç kız olmaktan çıkıp kollarını boynuma savuruverdi.
"Uzamışsın," dedi nefes nefese, kollarını sıkı sıkı belime sarıp yanağını benimkine bastırırken.
"Kocaman topuklarım var." Tanıdık parfüm kokusunu içime çektim. Sıcacık teninden sabun ve
gül, kıyafetlerinden lavanta kokusu geliyordu.
"İyi misin?"
"Evet, sen?"
"Bien sur/ Nasıl gidiyor? Evlilik?" .
"Kötü değil. Güzel giysiler falan."
"Ya kocan?"
"Çok asil. Sürekli kralla beraber, en tuttuğu adamlarından."
"Yaptınız mı?"
"Evet, yıllar oldu."
"Acıdı mı?"
"Hem de nasıl."
Yüzümdeki ifadeyi çözmek için geriledi.
"Çok da değil canım," dedim, lafı çevirerek. "Nazik olmaya çalışıyor. Bana hep şarap ver