karar veremezsiniz. Babasının kafasında onun için düşündüğü biri mutlaka vardır, babamın ve
dayımın kafasında da senin için düşündükleri biri olduğu kesin. Biz özel yaşamları olan insanlar
değiliz, biz Boleyn kızlarıyız. Yönlendirilmemiz gerekiyor, bize söylenenleri yapmamız
gerekiyor. Bak bana!"
"Evet, bak sana!" Gözlerinde kara bir öfkeyle bana döndü. "Daha bir çocukken evlendirildin ve
şimdi kralın met- • resisin. Aklın benimkinin yarısı kadar! Eğitimin keza! Ama
142 ¦ Philippa Gregory
sen saray eşrafının odak noktasıyken ben hiçbir şeyim. Nedimen olmam gerekiyor. Sana
hizmet edemem, Mary. Bu benim için çok aşağılayıcı bir şey."
"Senden.hiç böyle bir şey beklemedim ki..." diye kekeledim.
"Banyo yaprp saçlarını yıkaman için kim ısrar ediyor?" diye sordu hışımla.
"Sen. Ama..."
"Giysilerini seçmene, krala zamanında cevap vermene kim yardım ediyor? Dilin tutulup
karşısında şapşal şapşal baktığında, adamı nasıl avucunun içine alacağını bulamadığında sana
binlerce defa yardım eden kimdi?"
"Sen. Ama Anne..."
"Peki, bütün bunların bana faydası ne? Kralın iyi niyetini gösterip toprak vereceği bir kocam
yok. Kız kardeşim kralın metresi olduğu için yükseltilecek de bir kocam yok. Bu işten çıkarıma
olan hiçbir şey yok. Sen ne kadar yükse-lirsen yüksel benim hiçbir kazancım yok. Kendime ait
bir mevkiim olmalı."
"Haklısın, kendine ait bir yerin olmalı," dedim zayıf bir sesle. "İnkâr etmiyorum. Tek söylemeye
çalıştığım düşes olabileceğini sanmıyorum."
"Ve buna sen karar veriyorsun, öyle mi?" diye yapıştırı-verdi. "Krala bir oğlan vermesi ve bir
ordu kurmayı becere-bilirse savaşa gitmesi gerektiğini unutturmaktan başka bir işe yaramayan
sen."
"Ben karar vermeliyim demiyorum. Sadece sana izin vereceklerini sanmıyorum diyorum."
"Olduğunda, olan olmuş olacak," dedi başını geriye atarak. "Ve olana kadar kimse
bilmeyecek."
BOLEYN KIZI ¦ 143
Aniden atağa geçen bir yılan gibi uzanıp sıkıca elime yapıştı. Bir anda kıvırıp sırtıma yapıştırdı
ve ne ileri, ne geri gidebileceğim biçimde beni tuttu. Sadece acı içinde, "Anne! Yapma!
Gerçekten canımı acıtıyorsun!" diye bağırabildim.
"Önce bunu dinle," diye tısladı kulağıma. "Bunu dinle, Mary. Ben kendi oyunumu oynuyorum
ve bozmanı istemiyorum. Kimse ben onlara anlatmaya hazır olana kadar hiçbir şey bilmeyecek
ve bildiklerinde her şey için geç olmuş olacak."
"Sana âşık olmasını mı sağlayacaksın?"
Aniden beni serbest bıraktı. Dirseğimi ve kolumun acıyan yerlerini tuttum.
"Benimle evlenmesini sağlayacağım," dedi duygusuz bir sesle. "Ve herhangi birine tek kelime
edersen, seni öldürürüm."
O günden sonra Anne'i daha dikkatli izledim. Percy'yi nasıl avucuna aldığını gördüm.
Greenwich'te yeni yılın bütün o soğuk aylarında adamın üzerine gittikten sonra güneş ve bizim
York Place'e gelişimizle birlikte aniden geri çekildi. Ve o kendini ne kadar geri çekerse Henry
Percy de o kadar üzerine geliyordu. Henry odaya girdiğinde Anne başını kaldırıp ona hedefi
tam on ikiden vuran bir gülümseme gönderiyordu. Davetkâr, arzu dolu bir bakış atıyordu. Ama
sonra başını çeviriyor ve bütün ziyareti boyunca ona bir daha dönüp bakmıyordu.
Percy, Kardinal Wolsey'nin tayfasındandı ve kardinal kral ya da kraliçeyi ziyaret ederken onun
çömezi olarak orada beklemek zorundaydı. Gerçekte genç Lordun kraliçenin odalarını dolanıp
kendisiyle konuşan herkesle flörtleş144 ¦ Philippa Gregory
mek dışında yapacak bir işi yoktu. Gözünün Anne'de olduğu aşikârdı ama Anne onu es geçip
onun dışında dans teklif eden herkesle dans etti, eldivenini düşürüp Percy'nin ona geri
vermesini bekledi, Lordun yanına oturdu ama onunla konuşmadı, şiirlerini geri çevirip artık ona
yardım edemeyeceğini söyledi.
Öyle dirençli bir geri çekilmeydi ve öyle bir dirençle ilerleme kaydetti ki, genç adam onu tekrar
elde edebilmek için ne yapacağını bir türlü bulamadı.
Bana geldi. "Bayan Carey, ablanızı bir şekilde gücendirdim mi acaba?"
"Hayır, sanmıyorum."