Bir an durakladım ama her zaman resmi bir hava yaratan kraliçe Greenwich'te, karnında bir
ağrı, kalbinde bir korkuyla karanlık odasında yatıyordu. İskelenin kenarında saray eşrafının işe
yaramaz sıradan erkek ve kadınları dışında kimse yoktu. Kazanan tabakanın önceliği dışında
kimsenin önceliklerle ilgilendiği yoktu. "Tabii," dedim. "Neden olmasın?"
Lord Henry Percy kolunu Anne'e uzattı. "İki kız kardeşi birden alabilir miyim?"
"İncil'in bunu yasakladığını göreceksin," dedi Anne kışkırtır bir tonla. "İncil erkeğe kız kardeşler
arasında seçim yapmayı ve ilk seçilene sadık kalmayı emrediyor. Bunun dışındaki her şey
büyük günah."
Lord Henry Percy güldü. "Eminim bana bir ayrıcalık tanırlar," dedi. "Papa bana bir izin çıkartın
Böyle iki kız kardeş olunca, insan nasıl seçim yapabilir?"
Akşam karanlığı basıp bahar gecesinde açık gri gökyüzünde yıldızlar çıkana kadar yola
çıkmadık. Elim elinde, kralın yanında atımı sürdüm. Atlarımız nehir kıyısında halatlar boyunca
istedikleri gibi ilerledi. Sarayın kemerli girişinden geçip ön kapıya yöneldik. Sonra Henry atını
durdurup beni semerimden indirdi ve kulağıma fısıldadı: "Keşke nehir kenarındaki bir
eğlencede sadece bir günün değil, geçmiş gelecek tüm günlerin kraliçesi sen olsaydın, aşkım."
BOLEYN KIZI • 137 !
"Ne dedi dedin?" diye sordu dayım. Mahkemeye çıkmadan evvel sorguya çekilen mahkûmlar
gibi önünde dikilmiştim. Howardlar'in odasındaki masada karşı tarafımda Howard Dayı, Surrey
Dükü, babam ve George oturuyordu. Odanın arkamdaki kısmında Anne annemin yanına
oturmuştu. Bense tek başıma, sanki büyüklerin önünde ailesini rezil etmiş çocuklar gibi
masanın yanında duruyordum.
"Keşke geçmiş gelecek tüm günlerin kraliçesi sen olsaydın, dedi," dedim ezik büzük, Anne'den
güvenime ihanet ettiği, babam ve George'dan âşıkların fısıltılarını buz gibi kalpleriyle ele
verdikleri için nefret ederek. "Sence ne demek istedi?"
"Hiçbir şey," dedim suratımı asarak. "Bir aşk fısıltısından öte bir laf değil.".
"Verilen bu borç paraların bir şekilde geri döndüğünü görmek zorundayız," dedi dayım sinir
içinde. "Sana toprak vermekle ilgili bir şey söyledi mi hiç? Ya da George'a bir şey vermekten?
Ya da bize?"
"Çaktırmadan onu böyle bir şeye ikna edemez misin?" diye önerdi babam. "George'un yakında
evleneceğini hatırlat."
Ağzımı açmadan ne düşündüğünü görmek için George'a döndüm.
"Sorun şu ki, böyle bir şey için fazlasıyla tetikte," diye belirtti George. "Bunu her an herkes
ona yapıyor zaten. Her sabah özel odasına dua etmeye girdiğinde önü ondan bir şeyler isteyen
insanlardan oluşan kuyrukla dolu oluyor. Bence Mary'de sevdiği şey onun diğerleri gibi
olmayışı. Sanırım Mary bugüne kadar ondan hiçbir şey istemedi."
138 ¦ Philippa Gregory
"Kulağında servet değerinde .elmaslar var," dedi annem sert bir sesle arkamdan. Anne onu
başıyla onayladı.
"Ama onları Mary istemedi. Kral kendiliğinden verdi. Beklenmedik zamanlarda c