"Sanırım," dedi Anne. "Bunu size kendi söylemediği için onu suçlayamayız, zavallı hanımım, bu
onun son umuduydu. Son şansınızdı, efendim."
Parmaklarının ellerime biraz daha sıkı yapıştığını hissettim. "Ama falcı..."
"Biliyorum," dedim şefkatle. "Büyük olasılıkla bunun için para almıştı."
Anne ortadan kayboldu, ikimiz baş başa kaldık.
"Ve ben onunla birlikte oldum, çok çabaladım ve çok . umut ettim..."
"Size dua ettim," diye fısıldadım. "İkinize de. Bir oğlun olmasını çok istedim, Henry. Tanrı
şahidim, sana meşru bir oğlan vermesini dünyadaki diğer her şeyden çok istedim."
"Ama artık veremez." Ağzı bir tuzak gibi kapandı. İstediğini elde edememiş şımarık bir çocuk
gibi görünüyordu.
"Evet, artık veremez," diye onayladım onu, "Artık bitti."
Aniden elimi bırakıp bana arkasını döndü. Hızlı adımlarla kalın duvarların arasından ilerlerken
dansçılar ona yol vermek için açıldı. Doğruca tahtında oturan kraliçeye gitti ve herkesin
duyabileceği kadar yüksek bir sesle konuştu. "İyi olmadığınızı duydum, hanımefendi. Keşke
bana kendiniz söyleseydiniz."
"Özür dilerim, Majesteleri," dedi kraliçe muazzam bir asaletle. "Bunu sizle tartışmak içia daha
uygun bir zaman kolluyordum."
126 ¦ Philippa Gregory
"Daha erken bir vakit kollamanız hayırlı olurdu," diye eleştirdi Henry. "Madem iyi değilsiniz,
bence toplantıyı sona erdirelim ve kendi başınıza oturun."
Olanları anında kavrayan kraliçenin eşrafından bazıları yanındakilere çabucak bir şeyler
fısıldadı ama çoğu durup kralın aniden fırtına gibi kötü şakalar yağdırmasına ve kraliçenin
bembeyaz bir suratla buna katlanmasına bakakaldı. Henry topuklarının üzerinde döndü ve
arkadaşlarını, George, Henry, William, Charles ve Francis'i çağırmak için parmaklarını şaklattı,
tıpkı köpeklerini çağırır gibi. Tek bir kelime etmeden hep beraber kraliçenin odasından
ayrıldılar. Hepsinin arasında en çok ağabeyim George'un iyice eğilerek kraliçenin önünde
reverans yapması hoşuma gitti. Kraliçe ağzını bile açmadan gitmelerini seyretti, sonra kalktı ve
sessizce özel odasına girdi.
Öylesine çalmaya devam eden müzisyenler gitgide notalardan şaştı, şarkılarının çoktan bittiğini
fark etti ve yeni bir emir için etrafına bakındı.
"Ah, haydi gidin," dedim aniden kendimi tutamayarak. "Bu gece artık kimsenin daha fazla şarkı
söyleyip dans etmeyeceğini anlamadınız mı? Burada kimse müzik istemiyor. Tanrı biliyor ki,
kimse dans etmek de istemiyor."
Jane Parker şaşkınlıkla bana baktı. "Sevineceğini düşünmüştüm. Kral kraliçeyle bozuştu, senin
sepetin içindeki bozuk şeftali gibi seçilmeye hazır bekleyeceğini sanıyordum." "Ben de senin
böyle bir şey söylemeyecek kadar akıllı olduğunu sanıyordum," dedi Anne azarlar gibi.
"Göıümcen-le böyle konuşulur mu! Senin hakkından gelmeli, yoksa bu ailede yerini
alamazsın."
Jane, Anne'e boyun eğmedi. "Söz atılamaz. George'kı ben kilisede evlenmiş kadar iyi
durumdayız. Bir tek günüBOLEYN KIZI "127
nün kararlaştırılması gerekiyor, o kadar. Beni kabul de edebilirsin, benden nefret de
edebilirsin, Bayan Anne. Ama beni yasaklayamazsın. Biz şahitlerin önünde sözlendik."
"Ne önemi var ki!" diye bağırdım. "Bütün bunların ne önemi var ki?" Dönüp odama koştum.
Anne hemen arkamdan içeri girdi.
"Neyin var?" diye sordu hemen. "Kral bize kızdı mı?" "Hayır, aslında kızması gerekirdi ama
kızmadı. Ona kraliçenin sırrını söylemekle çok çirkin bir şey yaptık."
"Ah evet," dedi Anne hiç de duygulanmayarak. "Ama kral bize kızmadı, değil mi?" "Hayır,
sadece kırıldı." Anne kapıya yöneldi. "Nereye gidiyorsun?" diye sordum. "Banyoyu buraya
getirteceğim," dedi. "Yıkanacaksın." "Of Anne," dedim sinirlenerek. "Adam hayatının en kötü
haberini aldı. Siniri tepesinde. Bu gece beni çağırtmaz. Yarın yıkanırım, yıkanmam gerekirse."
Anne başını salladı. "Bu konuda risk alamam," dedi. "Bu gece yıkanıyorsun."
Yanılmıştı ama sadece bir gece. Ertesi gün kraliçe ha-nımlarıyla birlikte kendi başına odasında
oturdu ve ben ağabeyim, onun arkadaşları ve kralla birlikte özel odada yemek yedim. Müzikli,
danslı, kumarh, çok, çok güzel bir geceydi. Ve o gece bir kez daha kralın yatağındaydım.
128 ¦ Philippa Gregory