Test Drive | Page 50

"Sanırım," dedi Anne. "Bunu size kendi söylemediği için onu suçlayamayız, zavallı hanımım, bu onun son umuduydu. Son şansınızdı, efendim." Parmaklarının ellerime biraz daha sıkı yapıştığını hissettim. "Ama falcı..." "Biliyorum," dedim şefkatle. "Büyük olasılıkla bunun için para almıştı." Anne ortadan kayboldu, ikimiz baş başa kaldık. "Ve ben onunla birlikte oldum, çok çabaladım ve çok . umut ettim..." "Size dua ettim," diye fısıldadım. "İkinize de. Bir oğlun olmasını çok istedim, Henry. Tanrı şahidim, sana meşru bir oğlan vermesini dünyadaki diğer her şeyden çok istedim." "Ama artık veremez." Ağzı bir tuzak gibi kapandı. İstediğini elde edememiş şımarık bir çocuk gibi görünüyordu. "Evet, artık veremez," diye onayladım onu, "Artık bitti." Aniden elimi bırakıp bana arkasını döndü. Hızlı adımlarla kalın duvarların arasından ilerlerken dansçılar ona yol vermek için açıldı. Doğruca tahtında oturan kraliçeye gitti ve herkesin duyabileceği kadar yüksek bir sesle konuştu. "İyi olmadığınızı duydum, hanımefendi. Keşke bana kendiniz söyleseydiniz." "Özür dilerim, Majesteleri," dedi kraliçe muazzam bir asaletle. "Bunu sizle tartışmak içia daha uygun bir zaman kolluyordum." 126 ¦ Philippa Gregory "Daha erken bir vakit kollamanız hayırlı olurdu," diye eleştirdi Henry. "Madem iyi değilsiniz, bence toplantıyı sona erdirelim ve kendi başınıza oturun." Olanları anında kavrayan kraliçenin eşrafından bazıları yanındakilere çabucak bir şeyler fısıldadı ama çoğu durup kralın aniden fırtına gibi kötü şakalar yağdırmasına ve kraliçenin bembeyaz bir suratla buna katlanmasına bakakaldı. Henry topuklarının üzerinde döndü ve arkadaşlarını, George, Henry, William, Charles ve Francis'i çağırmak için parmaklarını şaklattı, tıpkı köpeklerini çağırır gibi. Tek bir kelime etmeden hep beraber kraliçenin odasından ayrıldılar. Hepsinin arasında en çok ağabeyim George'un iyice eğilerek kraliçenin önünde reverans yapması hoşuma gitti. Kraliçe ağzını bile açmadan gitmelerini seyretti, sonra kalktı ve sessizce özel odasına girdi. Öylesine çalmaya devam eden müzisyenler gitgide notalardan şaştı, şarkılarının çoktan bittiğini fark etti ve yeni bir emir için etrafına bakındı. "Ah, haydi gidin," dedim aniden kendimi tutamayarak. "Bu gece artık kimsenin daha fazla şarkı söyleyip dans etmeyeceğini anlamadınız mı? Burada kimse müzik istemiyor. Tanrı biliyor ki, kimse dans etmek de istemiyor." Jane Parker şaşkınlıkla bana baktı. "Sevineceğini düşünmüştüm. Kral kraliçeyle bozuştu, senin sepetin içindeki bozuk şeftali gibi seçilmeye hazır bekleyeceğini sanıyordum." "Ben de senin böyle bir şey söylemeyecek kadar akıllı olduğunu sanıyordum," dedi Anne azarlar gibi. "Göıümcen-le böyle konuşulur mu! Senin hakkından gelmeli, yoksa bu ailede yerini alamazsın." Jane, Anne'e boyun eğmedi. "Söz atılamaz. George'kı ben kilisede evlenmiş kadar iyi durumdayız. Bir tek günüBOLEYN KIZI "127 nün kararlaştırılması gerekiyor, o kadar. Beni kabul de edebilirsin, benden nefret de edebilirsin, Bayan Anne. Ama beni yasaklayamazsın. Biz şahitlerin önünde sözlendik." "Ne önemi var ki!" diye bağırdım. "Bütün bunların ne önemi var ki?" Dönüp odama koştum. Anne hemen arkamdan içeri girdi. "Neyin var?" diye sordu hemen. "Kral bize kızdı mı?" "Hayır, aslında kızması gerekirdi ama kızmadı. Ona kraliçenin sırrını söylemekle çok çirkin bir şey yaptık." "Ah evet," dedi Anne hiç de duygulanmayarak. "Ama kral bize kızmadı, değil mi?" "Hayır, sadece kırıldı." Anne kapıya yöneldi. "Nereye gidiyorsun?" diye sordum. "Banyoyu buraya getirteceğim," dedi. "Yıkanacaksın." "Of Anne," dedim sinirlenerek. "Adam hayatının en kötü haberini aldı. Siniri tepesinde. Bu gece beni çağırtmaz. Yarın yıkanırım, yıkanmam gerekirse." Anne başını salladı. "Bu konuda risk alamam," dedi. "Bu gece yıkanıyorsun." Yanılmıştı ama sadece bir gece. Ertesi gün kraliçe ha-nımlarıyla birlikte kendi başına odasında oturdu ve ben ağabeyim, onun arkadaşları ve kralla birlikte özel odada yemek yedim. Müzikli, danslı, kumarh, çok, çok güzel bir geceydi. Ve o gece bir kez daha kralın yatağındaydım. 128 ¦ Philippa Gregory