Anne mayalanmış bira ve odayı sıcak tutmak için beslenmiş şömineyle birlikte her zaman
uyanık ve beni bekliyor oluyordu. Ben yatağa atlıyordum, o omzuma yünden bir şal örtüp
yanıma oturuyor ve saçlarımdaki topaklan açıyor, George da şömineye bir odun daha atıp
kendi bardağından birasını yudumluyordu.
"Çok yorucu bir iş," dedi George. "Çoğu kez akşamüzeri uyuyakalıyorum. Gözümü
açamıyorum."
BOLEYN KIZI ¦ 107
"Anne de akşam yemeğinden sonra çocukmuşum gibi beni yatağa yatırıyor," dedim sızlanarak.
"Ne istiyorsun?" dedi Anne. "Kraliçe gibi kırışmayı mı?"
"Çok canlı görünmüyor gerçekten," dedi George. "Hasta falan mı?"
"Yaşlılıktan herhalde," dedi Anne umursamaz bir tavırla. "Ve sürekli neşeli görünmeye
çalışmaktan. Bu onu bitiriyor olmalı. Kralınsa bir dolu zevki var, değil mi?"
"Yo," dedim hain hain, üçümüz birden bir kahkaha patlattık.
"Sana Noel'de özel bir hediye vereceğinden falan bahsetti mi?" dedi Anne. "Ya da George'a? Ya
da herhangi birimize?"
Başımı salladım. "Hayır, bahsetmedi."
"Howard Dayı ona vermen için bizim tarafımızdan yapılmış altın bir kadeh gönderdi," dedi
Anne. "Güvenli bir yerde durması için dolabın içine koydum. Servet değerinde. Umarım
karşılığında bir şeyler alırız."
Uykulu uykulu başımı salladım. "Bana bir sürpriz yapacağına söz verdi." Anında ikisi de kulak
kesildi. "Yarın beni tersaneye götürmek istiyor."
Anne hayal kırıklığıyla yüzünü buruşturdu. "Ben de bir hediyeden bahsediyorsun sandım.
Hepimiz mi gideceğiz? Yani bütün saray mı?"
"Sadece küçük bir grup." Gözlerimi kapatıp yavaşça kendimi uykunun kollarına teslim etmeye
başladım. An-ne'in yataktan kalkıp odada dolandığını, çekmeceden giysilerimi çıkartıp sabah
için serdiğini duydum.
"Kırmızını giymelisin," dedi. "Kuğu tüyü şeritli pelerinimi ödünç alabilirsin. Nehir kenarı soğuk
olur."
"Teşekkür ederim, Anne."
108 ¦ Philippa Gregory
"Bunları senin için yaptığımı sanma. Ailenin geleceği için yapıyorum. Hiçbiri şahsın için değil."
Sesindeki buz gibi tonla birlikte omuzlarımı yukarı kaldırdım ama karşılık veremeyecek kadar
yorgundum. Hayal meyal George'un bardağını yerine koyup sandalyesinden kalktığını duydum.
Yavaşça Anne'i alnından öptü.
"Yorucu iş ama fazlasıyla değer," dedi yavaşça. "İyi geceler Annamaria, seni vazifelerinle baş
başa bırakıp kendi vazifelerime geri dönüyonım."
Anne'in baştan çıkartan o kıkırtısını duydum. "Greenwich fahişeleri asil bir görevle
görevlendirildi, ağabeyim. Yarın görüşürüz."
Anne'in pelerini kırmızı av kıyafetimin üzerinde enfes durdu, ayrıca bana o küçük, şık Fransız
binici beresini de ödünç verdi. Henry, Anne, ben, George, kocam William ve yarım düzine insan
daha nehrin kenarından atlarımızı sürerek kralın yeni gemisinin yapıldığı tersaneye gittik.
Berrak bir kış günüydü, güneş suyun üzerinde parlıyordu, nehrin her iki tarafındaki topraklar
su kuşlarının, Rusya'dan gelip kışı daha ılık otlaklarımızda geçiren kazların sesiyle çınlıyordu.
Onların daimi gürültüsüne karşılık ördekler