Test Drive | Page 35

dikkatle kralın ruh halini okuyordu. Bir ona bir bana bakıyor, sanki adamın arzularının şiddetini ölçmeye çalışıyordu. Ve başını hiç çevirmeden kraliçenin ruh haBOLEYN KIZI ¦ 85 lini kolluyor, onun ne gördüğünü, neler hissettiğini kestirmeye çalışıyordu. Kendi kendime gülümsedim. Anne kraliçede kendi muadilini buldu, diye düşündüm. Kimse İspanyol kızının yaldızını kazıyıp altındakini ortaya çıkartamazdı. Anne diğer herkesten daha saraylıydı ama sıradan bir kız olarak doğmuştu. Kraliçe Katilerine ise bir prenses olarak. Konuşabildiği andan itibaren ona dilini tutması gerektiği öğretilmişti. Yürümeye başladığı andan itibaren adımlarını dikkatli atması gerektiği, hem zengin hem fakirlerle kibar konuşması gerektiği öğretilmişti çünkü ne zaman her ikisine birden ihtiyaç duyulacağını kimse bilemezdi. Kraliçe Katilerine daha Anne doğmadan çok önce oldukça rekabetçi, oldukça zengin bir sarayın oyuncularından biriydi. Anne kraliçenin, kralla yan yana duruşuma, birbirimize kenetlenen bakışlarımıza, birbirimizi kuvvetle arzulamamıza nasıl dayandığını istediği kadar gözleyebilirdi. Anne gözleyebilirdi, ama kraliçe hiçbir duygusunu kibar bir ilgiden öte bir ifadeyle ele vermeyecekti. Dansın sonunda ellerini çırptı ve bir iki kez tebriklerini iletti. Ve sonra aniden dans sona erdi, müzisyenler durdu ve Henry'yle ben etrafımızı çevreleyip bizi gizleyecek diğer dansçılar olmaksızın ortada öylece kalakaldık. Ellerimiz hâlâ iç içe, gözleri gözlerimde, ben başımı kaldırıp sessizce ona bakarken sanki sonsuza dek öyle kalabilirmişiz gibi birbirimize kilitlenmiş halde. "Bravo," dedi kraliçe, sesinde en ufak bir titreme olmaksızın güvenle. "Çok hoş." "Seni çağırtacak," dedi Anne o gece odamızda soyunurken. Elbisesini çıkartıp dikkatle yatağın ayakucundaki çek86 ¦ Philippa Gregory meceye serdi, diğer uca şapkasını koydu, ayakkabılarını muntazam bir biçimde yatağın altına yerleştirdi. Geceliğini giydi ve saçlarını fırçalamak üzere aynanın karşısına geçti. Fırçayı bana uzattı ve ben fırçayı başından beline doğru kaydırırken gözlerini kapattı. "Belki bu gece, belki yarın gündüz. Ve sen de gideceksin." "Tabii ki gideceğim," dedim. "Kim olduğunu unutma," diye uyardı Anne. "Sana kapı aralığında ya da gizli bir yerde alelacele sahip olmasına izin verme. Doğru düzgün bir oda, düzgün bir yatakta ısrar et." "Göreceğiz," dedim. "Çok önemli," diye ikaz etti. "Sana bir sürtükmüşsün gibi sahip olabileceğini düşünürse o zaman aynen öyle yapar ve sonra unutur gider. Mümkünse, bence biraz daha uzatabilirsin. Çok kolay elde edildiğini düşünürse, seninle bir iki defadan fazla birlikte olmaz." Yumuşacık saçlarından bir tutam elime alıp örmeye başladım. "Ay," diye sızlandı. "Acıtıyorsun." "Sen de çok dırdır ediyorsun," dedim. "Bırak kendi bildiğim gibi yapayım, Anne. Şu ana kadar hiç de kötü değildim." "Ah, şu mesele." Bembeyaz omuzlarını silkip aynadaki yansımasına gülümsedi. "Bir erkeği herkes cezbedebilir. Müh