Test Drive | Page 34

"Teşekkürler Bayan Carey," dedi kibarca. Sonra elini hafifçe kocasının koluna dayayarak bizi yemek odasına götürdü. Henry, karısının söylediklerini duyabilmek için başını ona doğru yasladı ve sonra bir daha dönüp bana bakmadı. George yemeğin sonunda kraliçenin masasına, önümüzde şarap ve tatlılarla biz leydilerin oturduğu masaya yanaşarak beni selamladı. "Bu tatlı hanıma tatlılar," dedi alnıma bir öpücük kondururken. "Ah George," dedim. "Mesajın için teşekkürler." "Umutsuzluk dolu çığlıklarınla başımın etini yedin," dedi. "Daha birinci hafta üç mektup gönderdin. O kadar mı kötüydü?" "İlk hafta evet," dedim. "Ama sonra alıştım. Birinci ayın sonunda taşra hayatını kabullenmeye başladım." "Burada senin için elimizden geleni yaptık," dedi. "Dayım sarayda mı?" diye sordum etrafıma bakınarak. "Hiç görmedim." BOLEYN KIZI ¦ 83 "Hayır, Wolsey'le birlikte Londra'da. Ama merak etme, bütün olan bitenden haberdar. Yaptıklarınla ilgili rapor alacağını ve artık nasıl davranacağını bildiğin konu sunda sana güvendiğini iletmemizi söyledi." Jane Parker masanın karşısına doğru eğildi. "Sen de nedime mi olacaksın?" diye sordu George'a. "Leydilerin masasında, bir leydi sandalyesinde oturuyorsun da." George hiç acele etmeden ayağa kalktı. "Affınızı rica edi-yoaım bayanlar. Rahatsız etmek istemedim." Yarım düzine ses rahatsız olmadığını belirtti. Ağabeyim yakışıklı bir gençti ve kraliçenin odalarının popüler ziyaret-çilerindendi. Sivri dilli nişanlısı dışında kimse masaya katılmasına itiraz etmemişti. George nişanlısının elini eline alarak eğildi. "Bayan Parker, sizi terk etmem gerektiğini hatırlattığınız için teşekkürler," dedi kibarca, o tatlı ses tonunun altında öfkesini belirterek. Eğilip beni hoyratça dudaklarımdan öptü. "Tanrı sana güç versin, Marianne," diye fısıldadı kulağıma. "Bütün ailenin umudunu üzerinde taşıyorsun." Tam gidecekken eline yapıştım. "Bir saniye George. Sana bir şey sormak istiyordum." Döndü. "Nedir?" Kulağına fısıldayabilmem için bana doğru eğilsin diye kolunu çekiştirdim. "Sence bana âşık mı?" "Ah," dedi, doğrulurken. "Aşk." "Ne dersin?" Omuz silkti. "O ne demek ki? Bütün gün aşkla ilgili şiirler yazıyoruz, bütün gece aşkla ilgili şarkılar söylüyoruz ama eğer hayatta öyle bir şey varsa da, inan ben bilmiyorum." "George!" 84 ¦ Philippa Gregory "Seni istiyor, bunu kesinlikle söyleyebilirim. Bunun için bir yere kadar sıkıntı çekmeye de hazır. Eğer bu aşk demekse evet, sana âşık." "Bana yeter," dedim tatminle. "Beni istiyor ve bunun için bir yere kadar sıkıntı çekmeye hazır. Bu bana aşk gibi görünüyor." Yakışıklı ağabeyim eğildi. "Nasıl diyorsan öyledir, Mary. Eğer bu senin için yeterliyse." Doğruldu ve anında geriledi. "Majesteleri." Kral önümde duruyordu. "George bütün gece kız kardeşinle konuşmana izin veremem, bütün saray sana gıptayla bakıyor." "Haklısınız," dedi George tüm saray cazibesiyle. "Böyle iki güzeller güzeli kız kardeşi olunca insan dünyayı umursamıyor." "Dans etmeliyiz diye düşündüm," dedi kral. "Ben Bayan Carey'le ilgilenirken sen de Bayan Boleyn'i alır mısın?" "Seve seve," dedi George. Etrafına bakınıp Anne'i aramakla uğraşmadı, parmaklarını şaklatmasıyla birlikte Anne yanı başında bitiverdi. "Dans ediyoruz," dedi George kısaca. Kral elini savurdu ve müzisyenler canlı bir taşra şarkısı çalmaya başladı. Sekiz kişilik bir halkanın içinde yerimizi alıp önce bir yöne, sonra diğerine kayan adımlarla dansa başladık. Halkanın karşı tarafında George'un sevimli yüzünü ve yanında Anne'in pürüzsüz gülümsemesini gördüm. Yeni bir kitabı incelerken yüzü nasılsa şimdi de öyleydi. Dua okur gibi