Test Drive | Page 28

Rochford'a, sonra Hever'a götürmüş, annem burada şatonun küçüklüğünden ve odaların darlığından dolayı hayrete düşmüştü. Babam onu memnun etmek için hemen evi yeniden inşa etmeye girişmişti. Önce eski tarzda yapılmış tepesi açık, kirişleri görünen büyük salona bir tavan koydurmuştu. Salonun tepesine açılan alana bizler için rahat rahat ve kendi BOLEYN KIZI ¦ 67 kendimize oturabileceğimiz, yemek yiyebileceğimiz odalar yaptırmıştı. Bahçenin girişinde babamla ben içeri doğru döndük, biz geçerken reverans yapabilmek için kapı görevlisi ve karısı apar topar dışarı fırladı. Onlara el sallayarak önlerinden geçip toprak patikadan yukarı çıkarak üzerinde küçük tahta bir köprü bulunan ilk nehri geçtik. Atım bu işten hiç hoşlanmadı, içi boş tahtadan yansıyan kendi toynak seslerini duyar duymaz geriledi. "Aptal," dedi babam sadece. Bana mı, yoksa ata mı dedi anlamamıştım. Atını benimkinin önüne sürdü ve önden gitti. Atım herhangi bir tehlike olmadığını görünce uysallıkla onu takip etti. Babamın peşinden şatomuza giden açılır kapanır köprüyü geçip adamların nöbet odasından çıkıp atlarımızı almalarını ve onları arkadaki ahırlara götürmelerini bekledim. Bedenimi semerden alıp yere bıraktıklarında uzun at yolculuğu yüzünden bacaklarım tutmuyordu ama köprünün üzerinden babamı takip ederek bekçi evinin gölgelerine, demir parmaklıkların dişlerinin altından şatonun bizi bekleyen küçük bahçesine geçtim. Ön kapı açıktı, evin kâhyasıyla uşakların şefi dışarı fırlayıp arkalarında yarım düzine hizmetkârla babamın önünde eğildiler. Babam gözlerini hizmetkârların üzerinde gezdirdi. Bazılarının üniforması tam takımdı, bazılarınınki değildi, hizmetçi kızlardan ikisi alttaki en iyi önlüğün üzerine taktıkları kendir bezinden önlükleri çözmekle meşguldü ama bunu yaparken çok pis bir üniformayı göz önüne seriyorlardı. Bahçenin köşesinden gizli gizli bakan ızgaracı çocuk leş gibi pisti ve eski püskü giysilerinin içinde yarı çıplaktı. Babam bu düzensizlikle ihmalkârlığı görmezden geldi ve adamlarına bakıp başını yukarı aşağı salladı. 68 ¦ Philippa Gregory "Evet," dedi ihtiyatlı bir dille. "Bu kızım Mary. Bayan Mary Carey. Bizim için oda hazırladınız mı?" "Ah, evet efendim." Yatak odalarından sorumlu hizmetkâr eğildi. "Her şey hazır. Bayan Carey'nin odası hazır." "Ya akşam yemeği?" dedi babam. "Hemen." "Kendi odalarımızda yiyeceğiz. Yarın büyük salonda yiyeceğim, isteyen gelip beni orada görebilir. Onlara yarın akşam halka açık yiyeceğimi söyle. Ama bu akşam rahatsız edilmek istemiyorum." Kızlardan biri öne çıkıp önümde reveransa geçti. "Size odanızı göstereyim mi, Bayan Carey?" diye sordu. Babamın başıyla onaylamasıyla birlikte kızı takip ettim. Büyük ön kapıdan geçip dar bir salondan sola döndük. Sonunda küçük, sarmal bir taş merdiven bizi içinde uçuk mavi ipek perdeli bir yatağı olan şirin bir odaya götürdü. Pencereler hendeğe ve ötesindeki bahçeye bakıyordu. Odamdaki kapılardan biri annemin en sevdiği oturma odası olan taş şömineli küçük bir odaya açılıyordu. "Yıkanmak ister misin?" diye sordu kız beceriksizce. Soğuk su dolu ibrikle testiyi gösterdi. "Sıcak su getirebilirim." Binici eldivenlerimi çıkartıp ona uzattım ve "Evet," dedim. Bir an Eltham'daki şatoyu ve hiç bitmeyen o pohpoh-çu hizmeti düşündüm. "Bana biraz su getir ve söyle kıyafet lerimi getirsinler. Bu binici kıyafetini çıkartmak istiyorum." Eğilip odadan çıktı ve küçük taş merdivene yöneldi. Giderken unutmamak için kendi kendine mırıldandığını duyabiliyordum: "Sıcak su. Kıyafetler." Pencerenin önündeki koltuğa gittim, dizlerimin üzerine çöktüm ve kurşun parmaklıkların arasından dışarı baktım. BOLEYN KIZI ¦ 69 Bütün günü, geride bıraktığım Henry ve saray eşrafını düşünmemeye çalışarak geçirmiştim ama şimdi bu konfordan uzak eve geri dönerek sadece kralın sevgisini değil, hayatımın bir parçası olan lüksleri de kaybetmiştim. Tekrar Heverlı Bayan Boleyn olmak istemiyordum. Kent'teki küçük bir şatonun kızı olmak istemiyordum. Koca İngiltere'nin en beğenilen genç kızı olmuştum. Hever'ın çok ötesine gitmiştim ve geri dönmek istemiyordum.