"Haydi bakalım,"dedi Anne sessizce. "Şimdi de ona izin verdi. Bu senin ipinin çekildiği anlamına
gelir."
"Ne demek bu?"
"Uyansana," dedi Anne acımasızca. "Görmüyor musun? Adamın öfkesini geçirdi ve ona,
sonrasında eve geldiği sürece seninle olabileceğini söyledi."
Henry'nin kadehini kaldırarak kraliçenin kadehine karşılık verişini izledim.
"Ya şimdi ne olacak?" diye sordum. "Madem her şeyi biliyorsun."
"Ah, bir müddet seninle oyalanacak," dedi baştan savma. "Aralarına giremeyeceksin. Onu
elinde tutamayacaksın. Kadın yaşlı, haklısın. Ama ona tapıyormuş gibi rol yapabiliyor ve
adamın buna ihtiyacı var. Ayrıca o daha yeniyetme bir oğlanken kraliçe kraliyetin en güzel
kadınıydı. Bunun üstesinden öyle kolay gelemezsin. Bunu yapabilecek kadının sen olduğundan
şüpheliyim. Yeterince hoşsun ve ona biraz âşıksın, bu işe yarar ama senin gibi bir kadının ona
hükme-debileceğinden şüpheliyim."
"Kim bunu başarabilir?" diye direttim, beni bir kenara atışına alınarak. "Sen herhalde, öyle
mi?"
Anne bir inşaat mühendisiymiş de duvarı ölçüyormuş gibi onları izledi. Yüzünde merak ve
uzman bir ifadeden başka bir şey yoktu. "Belki," dedi. "Ama zor bir plan olurdu."
"İstediği benim, sen değilsin," diye hatırlattım ona. "Benim sevgimi istedi. Zırhının içine
fularımı sakladı."
"Ama düşürdü ve unuttu gitti," diye vurguladı her zamanki kaba iğnelemesiyle. "Ayrıca, konu
onun ne istediği cic?ğil. Açgözlü ve şımarık bir adam ne de olsa. Hemen hemen her şeyi
istemesi sağlanabilir. Ama sen bunu asla beceremezsin."
BOLEYN KIZI ¦ 57
"Neden yapamayacakmışım?" diye sordum ısrarla. "Senin onu elinde tutabileceğini ama benim
tutamayacağımı nereden biliyorsun?"
Anne buzdan oyulmuş kadar mükemmel güzellikteki yüzüyle bana baktı. "Çünkü onu yöneten
kadının, orada sadece strateji amaçlı bulunduğunu bir an bile aklından çıkarmaması lazım. Sen
şimdiden yatak muhabbetinin keyfine hazırsın. Ama Henry'yi idare eden kadın asıl keyfin onun
düşüncelerini idare etmek olduğunu bilir, günün her dakikasında. Bu asla şehvet evliliği olmaz,
Henry elde ettiği şeyin bu olduğunu sansa da. Bu sonsuz bir maharetler ilişkisi olur."
Yemek o serin nisan akşamı saat beşte bitti ve ev sahibine hoşçakal deyip Eltham Sarayı'na
geri dönebilmemiz için atlarımızı evin önüne getirdiler. Ziyafet masalarını terk ederken,
hizmetkârların kalan yemekleri mutfak kapısının önünde ucuza satmak üzere kocaman
küfelere doldurduğunu gördüm. Kralı, sümüklü böceğin peşinden giden sümük gibi takip eden
bir israf, sahtekârlık ve savurganlık hali vardı. Mızrak dövüşünü seyretmek mecburiyetiyle
gelen ve saray eşrafının ziyaretini izlemek zoııında kalan fakir halk şimdi ziyafetten artan
yemeklerden edinmek için mutfak kapısının önüne doluşmuştu. Kırık kemikler, kalan ekmek
dilimleri, et parçaları ve yarısı yenmiş puding onlara verilecekti. Hiçbir şey ziyan edilmeyecek,
fakirler hepsini temizleyecekti. Bu insanları beslemek, domuz beslemek kadar ekonomikti.
Krala hizmet etmeyi cazip kılan bu tür avantalardı. Nerede olursa olsun bütün hizmetkârlar bu
tür dalavereler yapıp
58 ¦ Philippa Gregory
kenara bir şeyler atabilirdi. Mutfaktaki en düşük seviyedeki hizmetkâr bir parça tart
hamurundan, biraz domuz yağından, biraz da sostan alabilirdi. Babam şimdi kralın ev
ahalisinin denetleyicisi olarak bu pay yığınının en tepesindey-di, herk esin işine göre ne kadar
pay aldığını tek tek gözleyecek ve sonunda kendi payını alacaktı. Kraliçeye eşlik etmek ve ufak
tefek ayak işlerine bakmak için oradaymış gibi görünen küçük nedime bile, hanımefendisinin
burnunun dibinde kralı sömürmek ve kraliçeye bir kadının diğer bir kadına verebileceği en
büyük acıyı vermek üzere konuşlandırılmıştı. Onun da bir fiyatı vardı. Onun da ana yemek
bittikten sonra, etraftakiler başka şeylerle ilgilenirken, aşk oyununda vaat edilen sözleri ve
unutulan tatlı payları toplamak gibi yerine getireceği gizli bir görevi vardı.
Günışığı kaybolup hava serinleyerek griye bürünürken atlarımızla eve doğru ilerledik. Pelerinim
üzerimde olduğu için memnundum ama önümü ve tepemde kararan gökyüzünü, soluk grilikte
beliren yıldızların pırıltılarını görebilmek için başlığımı geriye atmıştım. Yolculuğun yarısına
gelmiştik ki, kralın atı benimkinin yanında belirdi.
"Günün güzel geçti mi?"