"Seni öpmemi de arzuluyor muydun?"
Bu soruyla başımı kaldırdım. "Majesteleri, gitmem gerek," dedim çaresizce. "Kraliçe beni
görevle dışarı gönderdi ve nerede kaldığımı merak edecektir."
"Nereye gitmeni istedi?"
"Seyisinize, hangi ata ve ne zaman bineceğinizi sormam için."
"Bunu ben de söyleyebilirim. Bu yakıcı güneşin altında neden yürüyesin ki?"
Başımı iki yana salladım. "Kraliçe için bu görevi yerine getirebilirim."
Hafifçe cık akladı. "Ayrıca Tanrı biliyor ki, mızrak dövüşünün çimenlerinde koşturmak için
yeterince hizmetkârı var. Benim eşrafını göze batıyor ama İspanyollardan oluşan koca bir
maiyet onun hizmetinde."
46 ¦ Philippa Gregory
Göz ucuyla Anne'in, kraliçenin tentelerinin arasından bize doğru ilerlediğini ve benle kralı öyle
yan yana görünce olduğu yerde donduğunu gördüm.
Kral yavaşça elimi bıraktı. "Şimdi gidip onu görecek ve atlarımla ilgili sorularına kendim cevap
vereceğim. Sen ne yapacaksın?"
"Hemen geliyorum," dedim. "İçeri girmeden evvel biraz dışarı çıksam iyi gelecek. Kendimi..."
Nasıl hissettiğimi anlatmam imkânsız olduğu için takıldım.
Şefkatli gözlerle bana baktı. "Bu oyunu oynamak için henüz çok gençsin, değil mi? Boleyn ol,
ya da olma. Sana yapman gerekenleri söyleyip önüme atacaklar, sanırım."
Ailemin onu kafesleme planlarını anlatabilirdim ama Anne mızrak dövüşü çadırının gölgelerinde
bekliyordu. O beni seyrederken ben krala başımı sallayarak hayır dedim. "Bu benim için bir
oyun değil." Başımı çevirdim, dudaklarım titredi. "Sizi temin ederim, benim için oyun değil,
Majesteleri."
Elini uzattı, çenemi tutup başımı kendisine çevirdi. Bir an nefesim kesilerek korku ve sevinç
içinde herkesin önünde beni öpeceğini sandım.
"Benden korkuyor musun?"
Başımı iki yana sallayarak yüzümü ona çevirme arzumu bastırmaya alıştım. "Olabileceklerden
korkuyorum."
"Aramızda olabileceklerden mi?" Arzuladığı kadının kollarından sadece bir adım ötede olduğunu
bilen bir adamın gülümseyişiyle gülümsedi. "Beni sevmekten sana hiçbir zarar gelmez, Mary.
İstersen bu konuda sana söz verebilirim. Benim kadınım, benim küçük kraliçem olursun."
O iktidar kelimesi karşısında hayretle nefesimi tuttum.
BOLEYN KIZI ¦ 47
"Bana fularını ver, dövüşürken sevginin üzerimde olmasını istiyorum," dedi aniden.
Etrafıma bakındım. "Burada veremem."
"Gönder o zaman," dedi. "George'u göndereceğim, ona ver. Görünecek şekilde üzerime
takmayacağım. Zırhımın içine sokacağım. Kalbimin üzerine."
Tamam anlamında başımı salladım.
"Bana sevgini verecek misin?"
"Siz isterseniz," diye fısıldadım.
"Çok isterim," dedi. Reverans yaptıktan sonra kraliçenin çadırının girişine doğru arkasını
döndü. Ablam Anne iyilik meleği gibi kayboluverdi.
Onlara birkaç dakika verip çadıra gittim. Kraliçe soran gözlerle sert sert bana baktı. Hemen
yere kadar eğilerek reveransa geçtim. "Kralın sorularınıza kendi cevap vermek üzere yanınıza
geldiğini gördüm, Majesteleri," dedim şirin bir tavırla. "O yüzden geri döndüm."
"Zaten baştan hizmetkârlardan birini göndermen gerekirdi," dedi kral aniden. "Bayan Carey bu
güneşin altında dövüş sahasında koşturmamalı. Dışarısı çok sıcak."
Kraliçe sadece bir an durakladı. "Çok özür dilerim," dedi. "Benim düşüncesizliğim."
"Özür dilemen gereken ben değilim," dedi kral anlamlı anlamlı.
Kraliçenin bu kadarına isyan edeceğini düşünüyordum. Anne'in yanımdaki bedeninin
gerginliğinden, onun da İspanya prensesinin ve İngiltere Kraliçesinin ne yapacağını merakla
beklediğini anladım.
"Sizi zor duruma soktuysam özür dilerim, Bayan Carey," dedi kraliçe ölçülü bir sesle.
48 ¦ Phiiippa Gregoıy
İçimde hiçbir zafer hissi uyanmadı. Halılarla kaplı çadırda annem yaşındaki kadına baktım ve
sadece ona acı verdiğim için içim acıdı. Bir an kralı görmedim bile, sadece ikimizi gördüm,
birbirimizin acısı olmaya mahkûmduk.