bi dizilmişti. Yemyeşil kısa ağaçlardan oluşan bahçelerin etrafını saran beyaz taşlar, patikalar
ve sınırlar vardı bir tek. Bunların ötesinde avlamak amacıyla geyiklerini koşturduğu park vardı
ve parkla bahçeler arasında bütün sene kralın mızrak dövüşü için yemyeşil korunan bir
çimenlik.
Kraliçe ve hanımları için kurulan çadır kiraz kırmızısı ve beyaz ipektendi, kraliçe uyumlu olsun
diye kiraz rengi bir elbise giymişti ve parlak renge büründüğünde genç ve canlı görünüyordu..
Bense yeşile bürünmüştüm, üzerimde diğerlerinin arasından sivrilip kralın gözüne çarptığım
Tövbe Salısının maskeli balosunda giydiğim elbise vardı. Bu renk saçlarımı iyice altın sarısı
yapıyor, gözlerimi ortaya çıkartıyordu. Kraliçenin koltuğunun yanında duruyordum ve
biliyordum ki, gözlerini ondan bana çeviren herhangi bir erkek, kraliçenin hoş bir kadın
olduğunu, buna rağmen annem yaşında göründüğünü, oysa benim daha on dördünde, aşka
hazır, şehvete hazır, değerli bir kadın, çiçek açmak üzere olan bir kız olduğumu düşünürdü.
İlk üç mızrak dövüşü kellelerini riske atarak ilgi görmeyi umut eden sarayın alt
kademelerindeki erkeklerindi. Yeterince yetenekliydiler, birkaç heyecan verici hamle oldu ve
ufak tefek bir adam kendinden daha iri olan