Test Drive | Page 161

Bahar havası aniden serinlemiş gibi ürperdim. "Şu sıra zaman kötü," dedim. "Çok kötü." "Biliyorum," dedi. "Ve çok iyi bir başlangıç yaptılar." BOLEYN KIZI ¦ 437 Zehir korkusunu benden başka hiç kimseye söylememişti ama nedimeleri kendi yemeden evvel önce bir lokma tazısı Flo'ycı tattırdığını görmüştü. İçlerinden biri, bir Seymour kızı, Jane, hayvanın şişmanlayacağını ve kraliçenin masada yemek vererek köpeği kötü terbiye ettiğini belirtti. Başka biri gülerek kraliçenin minik Flo'dan başka sevecek kimsesi kalmadığını söyledi. Ben hiçbir şey söylemedim. Kraliçenin yemeklerini bunların herhangi birinin üzerinde denemesine hiç itirazım olmazdı. Mesela Jane Seymour'u kaybedebilirdik ve yokluğu kimseyi pek üzmezdi. Bütün bunların ardından Prenses Mary'nin hasta olduğu haberi geldiğinde aklıma hemen, tıpkı kraliçenin düşündüğü gibi akıllı ve güzel kızının zehirlendiği geldi. Büyük olasılıkla ablam tarafından. "Çok hasta diye yazmış," dedi kraliçe doktorun mektubunu okurken. "Tanrım, dediğinde göre sekiz gündür hastaymış, bu demektir ki yediği hiçbir şey midesinde kalmıyor." Kraliyet protokolünü falan unutup kraliçenin eline uzandım. Elleri öyle kötü titriyordu ki, kâğıt elinde hışırdıyordu. "Zehir olamaz," diye fısıldadım hemen. "Onu zehirlemek kimsenin çıkarına olmaz." "Benim veliahdım," dedi kâğıt gibi bembeyaz bir suratla. "Anne beni manastıra göndermekle tehdit etmek üzere kızımı zehirlemiş olabilir mi?" Başımı iki yana salladım ama artık Anne'in ne yapıp ne yapmayacağı konusunda kesin bir şey söyleyemiyordum. "Her iki koşulda da gidip kızımı görmem lazım." Hızla yürüyüp savurarak kapıyı açtı. "Kral nerededir şimdi?" "Ben bulurum," dedim. "İzin verin ben gideyim. Sarayın içinde koşturmayın." 438 ¦ Philippa Gregory "Olmaz," dedi acıyla inleyerek. "Krala gidip kızımı görmeme izin vermesini bile söyleyemiyorum. Kadın ya olmaz derse?" Bir an verecek bir cevap bulamadım. İngiltere Kraliçesinin kendi çocuğunu görmek için umutsuzca sonradan türeme ablamdan izin istemesi, hele hele görmek istediği çocuğun asil bir Prenses, bir kraliyet çocuğu olduğu düşünülürse, bu karmakarışık gidişatta bile bu kadarı biraz fazlaydı. "Bu konuda söz sahibi olan o değil, Majesteleri. Kral Prenses Mary'yi seviyor, onun hastayken annesinin kanatları altında olmasına tabii ki itiraz etmeyecektir." Prensesin hasta olduğunu Anne zaten biliyordu. Anne artık her şeye vakıftı. Dayımın casusluk sistemi, ki bu daima mükemmel işleyen bir sistemdi, İngiltere'deki her eve bir hizmetçi yerleştirmişti ve edinilen bütün bilgiler ablamın hizmetine sunuluyordu. Anne, Prenses Mary'nin üzüntüden hastalandığını biliyordu. Küçük kız sadece hizmetçilerle ve günah çıkarttığı papazla yaşıyor, bütün vaktini dizlerinin üzerinde babasının annesini, resmi karısını yeniden sevmesi için Tanrıya dua ederek geçiriyordu. Kederden yataklara düşmüştü. O gece kral kraliçenin odalarına geldiğinde cevabı hazırdı. "İstiyorsan gidip kızını görebilir ve orada kalabilirsin," dedi. "İyi dileklerimle. Teşekkürlerimle. Sana elveda." Kraliçenin yüzünün rengi çekildi, bir anda hasta ve bitkin göründü. "Seni asla terk etmezdim kocacığım," diye fısıldadı. "Kendi çocuğumuzu düşünüyordum. Sen de ona iyi bakıldığını bilmek istersin sanıyordum." BOLEYN KIZI ¦ 439 "O yalnızca bir kız çocuğu," dedi Henry, öfkeli bir ses-4 le. "Oğlumuza bu kadar iyi bakamadın. Oğlumuz doğduğunda bu kadar iyi bir bakıcı değildin anımsadığım kadarıyla?" Katherine acıyla hafifçe inledi ama kral devam etti. "Neyse. Akşam yemeğine geliyor musunuz, hanımefendi? Yoksa kızınıza mı gidiyorsunuz?" Kraliçe bir çabayla kendini topladı. Kısa boyuyla ayağa kalktı, kralın uzattığı kola uzandı ve Henry onu bir kraliçe olarak akşam yemeğine götürdü. Fakat Katherine, Henry gibi rol yapamadı. Tepeden salona baktı ve ablamı etrafına topladığı küçük saray eşrafıyla birlikte masada otur W&