İşte o gece bu genç, yakışıklı kralın, annesi yaşında görünen o nemrut kadına yakışmadığını
söyleyen pek çok kişi oldu.
Kraliçe Katherine şimdilerde saray olan o dövüş alanını iyice yenik düşene dek terk etmedi.
Kraliçenin kocasına karşı çıkacak cesareti kendinde toplamasını seyretmek ablam dışında her
kadını utandırırdı. Prenses Mary'nin hastalığını duymasından sadece birkaç gün sonra
emrindeki nedimeleri ve beyefendisi, birkaç elçi ve o dönemde her yerde boy gösteren Thomas
Cromwell'le birlikte yemek yiyordu. Thomas More da oradaydı ama olmamayı tercih edermiş
gibi görünüyordu.
440 ¦ Philippa Gregory
Etler kaldırılmış, meyve ve tatlı şarap getirilmişti. Kraliçe krala dönüp sanki ufacık bir şey rica
ediyormuş gibi bir havayla Anne'i saraydan uzaklaştırmasını rica etti. Anne için 'utanmaz
yaratık' dedi.
Thomas More'un yüzündeki ifadeyi gördüm. Benim de yüzümde aynı şaşkın ifadenin olduğunu
biliyordum. Kraliçenin Majestesine halk içinde meydan okuyabileceğine inanamazdım. Davası
şu anda Roma'da Papa'nın önünde olan bu kadının aslında kocasıyla odasında yalnız
yüzleşmesi ve kibarca metresini bırakmasını istemesi gerekirdi. Önce bunu neden yaptığını
anlayamadım, sonradan uyandım. Bunu Prenses Mary için yapıyordu. Amacı prensesi
görmesine izin vermesi için kralı rezil etmekti. Kızını görmek için her şeyi riske atıyordu.
Henry'nin yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu. Gözlerimi masaya dikip o öfkenin üzerime dönmemesi
için dua ettim. Başım önüme eğikken göz ucuyla yanıma baktım ve Büyükelçi Chapuys'un da
aynı benim gibi büzüldüğünü gördüm. Sadece kraliçe ellerinin titrediği görünmesin diye
koltuğunun kenarlarına sıkı sıkı yapışmış, başı dimdik yukarıda, gözleri Henry'nin mosmor olan
yüzüne kenetlenmiş, yüzünde kibar bir rica ifadesiyle krala bakıyordu.
"Tanrı şahidim olsun!" diye gürledi Henry kraliçeye. "Leydi Anne'i asla saraydan
göndermeyeceğim. O aklı başında kimseyi gücendirecek bir şey yapmadı."
"Ama senin metresin," dedi kraliçe sakin bir sesle. "Ve bu inançlı bir aile için skandal anlamına
gelir."
"Asla!" Henry artık bağırmıyor, güdüyordu. Olduğum yerde kasıldım, kral yaralanmış bir ayı
kadar ürkütücüydü. "Asla! Anne kesinlikle erdemli bir kadın!"
BOLEYN KIZI ¦ 441
"Hayır, değil," dedi kraliçe sükûnetini bozmadan. "Eylemleri değilse bile düşüncelerinde ve
sözlerinde utanmaz ve yüzsüz. İyi bir kadına ya da inançlı bir prense eşlik edecek biri değil."
Henry ayağa fırladı ama kraliçe hiç istifini bozmadı.
"Benden ne istiyorsun Tanrı aşkına?" diye haykırdı Henry karısının suratına. Tükürüğü
kraliçenin yüzüne sıçradı. Katherine ne gözlerini kırpıştırdı, ne de yüzünü çevirdi. Henry
öfkeden çılgına dönmüş halde tepesinde dikilirken o sanki taştan yapılmış gibi sandalyesinde
kımıldamadı.
"Prenses Mary'yi görmek istiyorum," dedi alçak sesle. "O kadar."
"Git!" diye şarladı Henry. "Git! Git, Tanrı aşkına git! Git de huzur bulalım. Git ve geri gelme!"
Yavaşça Katherine ayağa kalktı. "Seni bırakmayacağım, kızım için bile olsa, kalbimi çok
kırmana rağmen," dedi sesini yükseltmeden.
Uzun, sancılı bir sessizlik oldu. Başımı kaldırdım. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ama yüzü
oldukça sakindi. Biliyordu ki, çocuğunu görme hakkından o dakika feragat etmişti, çocuğu
ölüm döşeğinde olsa bile.
Henry bir an gözlerinde muazzam bir nefret ve hışımla ona baktı, kraliçe başını çevirip
arkasındaki hizmetkârlardan birini başıyla yanına çağırdı. "Majestelerine şarap ver," dedi sakin
sakin.
Kral öfkeyle ayağa zıplayıp koltuğunu geriye itti. Koltuk tahta zeminde çığlık gibi bir ses
çıkarttı. Büyükelçi, bakan ve hepimiz ne yapacağımızı bilemeyerek onunla birlikte ayağa
kalktık. Henry sanki hali kalmamış gibi koltuğuna geri çöktü. Biz de iyice şaşalayıp yerimize
geri oturduk. Kra442 ¦ Philippa Gregory
liçe Katherine ona baktı, yüzünde en az kocasınınki kadar bitkin bir ifade vardı ama
yenilmemişti.
"Lütfen," dedi alçak sesle.
"Hayır," diye cevap verdi Henry.