Test Drive | Page 153

"Ama senin gibi yirmi ikisinde iki çocuğu olan genç bir kadın için pek rahat bir durum olmamalı. Önünde koca bir hayat var ama geleceğin ablanın geleceğine bağlı. Onun gölgesindesin. Hem de bir zamanlar herkesin gözdesiy-ken." Bu hayatımın öyle kasvetli, öyle doğru bir özetiydi ki, önüme koyduğu manzarayla kocaman yutkundum. "Kadınlar için hayat böyle işte," dedim, dürüstlüğü elden bırakmadan. "İnsan kendi seçtiğini yaşayamıyor, bunu yapabildiğin için seni kutlarım. Ama kadınlar servet oyuncakları. Kocam yaşıyor olsa bir dolu armağanla ödüllendirilecekti. Ağabeyim Lord George, babam kont ve ben kocamın refahını paylaşıyor olacaktım. Ama gördüğün gibi hâlâ bir Boleyn ve Howard kızıyım. Beş kuruşsuz değilim. Mal varlıklarım var." "Sen bir maceraperestsin," dedi. "Benim gibi. Ya da, benim gibi olabilirdin. Ailen bu kadar Anne'e odaklanmışken ve ablanın geleceği bu kadar güvenilmezken, kendi geleceğini yaratabilirsin. Kendi seçimlerini yapabilirsin. Bir anlığına da olsa seninle ilgili kararlar almayı unuttular. Tam o an özgür olabilirsin." Lafı ona çevirdim. "Bu yüzden mi evlenmedin? Özgür olabilmek için mi?" Yanık teninde parlayan beyaz dişleriyle bana gülümsedi. "Kesinlikle," dedi. "Kimseye bakmak zorunda değilim, hiçbir kadına karşı sorumluluk taşımıyorum. Dayının adamıyım, onun üniformasını giyiyorum ama kendimi onun uşağı gibi hissetmiyorum. Ben özgür bir İngiliz'im, kendi yolumu çizerim." 414 ¦ Philippa Gregory "Sen erkeksin," dedim. "Kadın olmak daha farklı." "Doğru," diye onayladı. "Benimle evlenmediğin sürece evet. Ama benimle evlenirsen o zaman kendi yolumuzu kendimiz çizeriz." Sessizce güldüm, sonra Henry'yi daha sıkı kucakladım. "Lordunun hoşuna gitmeyecek bir evlilik yapar ve kızın ailesinin iyi dileklerini almazsan elindeki o azıcık ve pek değerli paranla kendi yolunu çizebilirsin." Bu laf Stafford'u hiç durdurmadı. "Bundan daha beter başlangıçlar da var. Beni seven bir kadının hayatını ona bakma yeteneğim üzerine riske atmasını, kadınımın babasının beni başlık parası ve sözleşmeyle bağlamasına tercih ederim." "Bu durumda kadın ne elde etmiş olacak?" Gözlerini doğruca gözlerime dikti. "Sevgimi." "Peki bu sevgi onun ailesiyle, senin Lordunla, akrabalarıyla arasının açılmasına değecek mi?" Bakışlarını öteye, serçelerin şatonun ufak kulelerinin altına minik yuvalarını kurduğu yere çevirdi. "Ben kuşlar kadar özgür bir kadın isterdim. Bana beni sevdiği için gelen bir kadın, beni aşk için isteyen bir kadın ve benden başka hiçbir şeyi umursamayan bir kadın." "Yani salak bir eş," dedim iğneleyici bir tonla. Bana dönüp gülümsedi. "İşte bu yüzden hiç istediğim bir kadına rastlamadım," dedi. "Yani ikinci aptalı bulamadım." Başımla onayladım. Bana göre tartışmayı ben kazanmıştım ama nedense bir sonuca varılmamış gibiydi. "Bir süre evlenmemeyi umut ediyorum," dedim. Bu laf kendi kulaklarıma bile şüpheli geldi. "Ben de öyle olmasını umuyorum," dedi tuhaf bir biçimde. "Elveda, Bayan Carey." Reverans yaptı, tam gitmek üzeBOLEYN KIZI ¦ 415 reyken döndü. "Ayrıca kanımca oğlunuzun kısa pantolonla da gezse, erkek pantolonu da giyse yine sizin küçük oğlunuz olduğunu göreceksiniz," dedi şefkatle. "Ben annemi öldüğü güne dek sevdim, Tanrı onu kutsasın ve her zaman onun küçük oğluydum, ne kadar büyük ve geçimsiz olsam da." Henry'nin buklelerinin gitmesine üzülmemem gerekirdi. Bukleler kesildiğinde oğlumun başının o mükemmel yuvarlaklığını, yumuşacık, korunmasız ensesini gördüm. Artık bebek gibi görünmüyordu, dünyanın en küçük ve en sevimli oğlanı olmuştu. Avucumla başını sarıp kafasının sıcaklığını hissetmek hoşuma gidiyordu. Yetişkin giysileri içinde tepeden tırnağa bir prens gibiydi ve bütün itirazlarıma rağmen bir gün İngiltere tahtına oturabileceğini düşünmeye başladım. O kralın oğluydu, bir gün İngiltere Kraliçesi unvanını alma ihtimali olan bir kadın tarafından evlat edinilmişti, ama hepsinden önemlisi şimdiye dek gördüğüm en altın sarısı prens kılıklı oğlan çocuğuydu. Babası gibi ellerini kalçalarına dayayarak duruyordu, sanki dünya onunmuş gibi. Annesi çağırdığında otlağın öbür ucundan ona koşup ıslık sesini takip eden baykuşlar gibi güvenle onu takip eden çok uysal bir oğlandı. Bu yazın altın çocuğuydu ve onun nasıl bir oğlan çocuğuna dönüştüğünü ve nasıl bir genç adama dönüşebileceğini gördüğümde geride bıraktığı bebekliği için üzülmekten vazgeçtim. Ama bir çocuk daha istediğimi fark ettim. Henry'nin o çocuksu güzelliğinin