Hana dek bana eşlik etti. "Umarım akşam yemeği olarak sana güzel bir şeyler hazırlarlar.
Tavuk sözü verdiler ama korkarım onun yerine sıska ve yaşlı bir kaz gelebilir."
Güldüm. "Ne gelirse gelsin! Öyle açım ki, her şeyi yiyebilirim. Yemekte bana eşlik eder misin?"
Bir an evet diyecek sandım ama önümde hafifçe eğilip, "Ben adamlarımla yiyeyim," dedi.
Davetimi reddettiği için biraz alındım. "Nasıl istersen," dedim istifimi bozmadan ve hanın alçak
tavanlı odasına girdim. Ateşin önünde ellerimi ısıttım, demirli küçük pencereden göz ucuyla
dışarı baktım. William ahırların önünde adamların yemeklerini almadan evvel, atların yularlarını
çıkarmalarını ve tımarlamalarını izliyordu. Yakışıklı bir
BOLEYN KIZI ¦ 411
erkek, diye geçirdim içimden. Avam bir erkek olması ne
kötü.
Bu yaz Henry'nin altın sarısı buklelerinin kesilmesi gerektiğine ve Catherine'in kısa giysiler
giymeyi bırakıp doğru düzgün kıyafetler giyme zamanının geldiğine karar verdim. Henry de
yelek ve pantolon giymeye başlayacaktı. Bana kalsa bebeklik giysilerini bir yıl daha
giymelerine izin verebilirdim ama Boleyn Büyükanne ikisinin de artık çocukluğu geride
bırakması gerektiğinde ısrarlıydı. Ve her an Anne'e bir mektup yazıp vasisine iyi bakmadığımı
söyleyecek kadar eli ayağı tutuyordu.
Henry'nin saçı şapkaların tüylerinden daha yumuşaktı. Minik yüzünü çerçeveleyerek halka
halka omuzlarına inen altın rengi bukleleri vardı. Yeryüzündeki hiçbir anne gözyaşı dökmeden
bunların kesilmesini izleyemezdi, o benim be-beğimdi ve dünyada son istediğim şey onun o
buklelerini, bebeklik tombulluğunu geride bırakmasıydı, görmek isteyeceğim son şey
kucaklanmak istediğinde kollarını açışının, minik şişko bacaklarının dengesiz koşuşturmasının
değişmesiydi.
Ama oğlum tabii ki bunların hepsine vardı, kılıç ve kendine ait bir midilli istiyordu. George gibi
Fransız sarayına gitmek ve dövüşmeyi öğrenmek istiyordu. Savaşa çıkmak ve mızrak dövüşü
yapmak istiyordu. Ben onu, bebeğimi, sonsuza dek kollarımda tutmak isterken o hemen
büyümek istiyordu.
William Stafford en sevdiğimiz yere, hendeğe ve şatoya bakan taş banka geldi. Henry bütün
sabah koşmuştu ve
412 ¦ Philippa Gregoıy
şimdi parmağını emerek kollarımda uyumak üzereydi. Catherine çıplak ayaklarını hendeğin
içine doğru sark itmişti.
William gözlerimdeki yaşlan hemen fark etti, tereddütle ve oğlumu uyandırmamak için alçak
sesle, "Rahatsız ettiğim için özür dilerim, sana artık Londra'ya dönüyoruz demeye gelmiştim ve
herhangi bir mesaj göndermek ister misin diye soracaktım."
"Mutfakta annem için biraz sebze meyve var."
Başıyla onayladı, sonra kararsızlıkla durakladı. "Bağışla beni," dedi beceriksizce. "Görüyorum
ki, bir şey seni ağlatmış. Yapabileceğim bir şey var mı? Dayın seni bana emanet etti. Biri seni
incittiyse bunu bilmek görevim."
Bu beni güldürdü. "Hayır. S FV6R