"Majesteleri çok nazik," dedim. "Kısrak ödünç zaten. Kendime ait bir atım olması beni çok
memnun eder."
"Ahırlardan istediğini seçersin," dedi. "Gel, şimdi gidip
bakabiliriz."
Elini bana uzattı, parmaklarımı yavaşça manşetinin gösterişli kumaşının üzerine koydum.
"Seni hissedemiyorum." Elini elimin üzerine koyup iyice bastırdı. "İşte. Sana sahip olduğumu
bilmek istiyorum, Bayan Carey." Gözleri masmavi ve ışıl ışıklı. Önce Fransız şapkamın
tepesine, oradan başlığın altında toplanmış sarı kahBOLEYN KIZI • 33
ve saçlarıma, sonra da yüzüme odaklandı. "Sana sahip olduğumu bilmek istiyorum."
Ağzımın kuruduğunu hissettim, nefesimi kesen korku -arzu karışımı duyguya rağmen
gülümsedim. "Sizinle olduğum için mutluyum."
"Öyle mi?" diye sordu aniden ciddileşerek. "Gerçekten mi? Senden hile hurda istemiyorum.
Seni bana itecek çok insan var. Bense kendi rızanla bana gelmeni istiyorum."
"Ah, Majesteleri! Sanki Kardinal Wolsey'nin şenliğinde kim olduğunuzu bilmeden sizinle dans
eden ben değilmi-şim gibi!"
Bu hatırlatma hoşuna gitti. "Ah evet! Ama maskemi çıkardığımda kim olduğumu görünce
bayılıverdin. Kim olduğumu düşünüyordun?"
"Düşünmüyordum. Benim şapşallığımdı, biliyorum. Belki de saraya yeni gelen bir yabancı,
yeni, yakışıklı bir yabancı olduğunuzu düşündüm ve sizinle dans etmek çok hoşuma gitti."
Güldü. "Ah Bayan Carey, böyle hoş bir yüz ve bu kadar yaramaz düşünceler! Saraya yakışıklı
bir yabancının geldiğini ve dans etmek için seni seçtiğini mi düşündün?"
"Yaramazlıktan değil." Bir an için söylediklerimin ona bile fazla hoppa gelmesinden korktum.
"Sadece bana dans teklif ettiğinizde nasıl davranmam gerektiğini unuttum. Bundan sonra asla
yanlış yapmayacağımdan eminim. O an..."
"O an?"
"O an unuttum," dedim yavaşça.
Ahırlara giden taş kemere vardık. Kral taş kemerin korunağında durup beni kendine çevirdi.
Bedenimin her köşesinin harekete geçtiğini hissettim, taşlarda kayan binici çizmelerimden
onun yüzüne bakan gözlerime kadar.
34 ¦ Philippa Gregory
"Yine unutur musun?"
Durakladım. O arada Anne öne atılıp neşeyle, "Majestelerimiz kız kardeşim için hangi atı
düşünüyordu? Sanırını çok iyi bir binici olduğunu hemen anlayacaksınız," dedi.
Beni bir anlığına bırakıp bizi içeri aldı. George'la birlikte bir o ata, bir öbürüne baktılar. Anne
yanıma geldi.
"Durmadan üzerine gelmesini sağlamalısın," dedi. "Sürekli üzerine gelsin ama asla senin onun
üzerine gittiğini düşünmesine izin verme. Seni sıkıştırdığını hissetmek istiyor, senin onu
kafeslediğini değil. Sana bir adım ileri gitme ya da kaçma fırsatı sunduğunda yani az önceki
gibi, hep kaçman lazım."
George, ahırdaki seyislerden birine ahırdaki yakışıklı aygırlardan birini dışarı çıkarmasını
söylediğinde kral bana dönüp gülümsedi. "Ama çok hızlı koşma," diye uyardı ablam. "Seni
yakalaması lazım, unutma."
O gece, bütün saray eşrafının önünde kralla dans ettim ve ertesi gün ava gittiğimizde yeni
atımla onun yanında yerimi aldım. Yüksek masada oturan kraliçe dansımızı seyretti, atlarımızla
dışarı çıktığımızda sarayın dev kapılarından bizi el sallayarak uğurladı. Herkes kralın bana kur
yaptığını biliyordu, herkes bana emredildiğinde ona boyun eğeceğimi de biliyordu. Bunu tek
bilmeyen kraldı. O, bu flörtleş-menin kendi arzularına bağlı olduğunu sanıyordu.
İlk ödül birkaç hafta sonra nisan ayında, babam kralın ailesinin veznedarlığına yükseltildiğinde
geldi ki, bu görev kralın gündelik gelirine ulaşmasını sağlayacak, bu geliri en uygun gördüğü
biçimde değerlendirebilecekti. Babam beni
BOLEYN KIZI ¦ 35
yemeğe giderken yakaladı ve baş başa konuşabilmemiz için kraliçenin kafilesinden ayırırken
Majesteleri tepedeki masaya doğaı ilerledi.
"Dayın ve ben senden memnunuz," dedi kısaca. "Onu ayarlamalı ve yanından ayırmamaksın,
unutma."