tırmanır, mumunu tehlike saçacak biçimde başucumuzda dengeler, cebinden iskambil kartlarını
ya da zarları çıkartır, diğer kızlar odamızda bir erkeğin varlığından habersiz yandaki odalarda
uyurken bizimle oyunlar oynardı. Oynayacağım rol konusunda vaaz çekmediler. Kurnazlıkla
onlara gitmemi ve işlerin beni aştığını söylememi beklediler.
Giysilerim sarayın bir ucundan diğer ucuna taşınırken ağzımı bile açmadım. Bütün saray eşrafı
toplanıp bahar için kralın en sevdiği saraya, Kent'teki Eltham'a giderken de sesim çıkmadı.
Kocam bu yolculuk boyunca atıyla yanımda bana eşlik edip kibar kibar havadan sudan ve
atımın durumundan ki, aslında Jane Parker'ın atıydı ve istemeye istemeye de olsa ailenin yüce
amacına katkı olarak ödünç verilmişti, bahsederken de tek bir kelime bile etmedim. Ama
Eltham Sarayı'nın bahçesinde George ve Anne bana kaldığında Ge-orge'a, "Bunu
yapabileceğimi sanmıyorum," dedim.
'"Neyi?" diye sordu elinde olmadan. Sözde kraliçenin köpeğini gezdiriyorduk. Hayvan koca bir
gün boyunca semerin topuzunda taşınmış, tam anlamıyla seıseml':mişti ve berbat
görünüyordu. "Haydi, Flo!" dedi George cesaret verircesine. "Koş! Topu bul!"
"Aynı anda hem kocamla, hem de kralla birlikte olamam," dedim. "Kocam bakarken kralla flört
edemiyorum." . "Niye?"
Anne, Flo'nun peşinden koşması için topu yuvarladı. Küçük köpek hiç ilgilenmeden öylece topa
İraktı. "Öf! Haydi, salak yaratık!" diye bağırdı Anne de.
BOLEYN KIZI ¦ 31
"Çünkü yanlış bir şey yaptığımı hissediyoaım."
"Annenden daha iyi mi bileceksin?" dedi Anne sözünü sakınmadan.
"Tabii ki, hayır!"
"Babandan? Dayından?"
Başımı iki yana salladım.
"Senin için harika bir gelecek planlıyorlar," dedi Anne ciddiyetle. "İngiltere'nin bütün kızları
senin şansına sahip olmak için canını verir. İngiltere kralının gözdesi olma yolundasın ve
kalkmış bahçede şapşal şapşal gezip adamın esprilerine gülebilir miyim, gülemez miyim diye
düşünüyorsun, öyle mi? Flo kadar kafan çalışmıyor." Binici çizmesinin ucunu Flo'nun isteksiz
kıçının altına dayayıp hayvanı yavaşça patikanın ilerisine itti. Flo ise benim gibi inatla ve
mutsuz mutsuz olduğu yere çöktü.
"Yavaş olalım," diye uyardı onu George. Soğuk elimi eline alıp dirseğinin arasına sıkıştırdı.
"Düşündüğün kadar kötü değil aslında," dedi. "William'in bugün atıyla sana eşlik etmesi rızasını
göstermek içindi, sana kendini suçlu hissettirmek için değil. Kralın istediğini alması gerektiğini
biliyor. Bunu hepimiz biliyoruz. William bu konuda gayet mutlu. Sayende o da ayrıcalıklar elde
edecek. Ona karşı görevlerini ailesini yükselterek zaten yerine getiriyorsun. Sana minnettar.
Yanlış hiçbir şey yapmıyorsun."
Durakladım. Gözlerim George'un masum siyah gözlerinden Anne'in değişen yüzüne kaydı.
"Başka bir şey daha var," dedim, kendimi itiraf etmeye zorlayarak.
"Ne?" diye sordu George. Anne'in gözleri Flo'yu takip etti ama dikkatinin bende olduğunu
biliyordum.
"Nasıl yapacağımı bilmiyorum," dedim alçak sesle. "William haftada bir falan yapardı,
karanlıkta olurdu ve hemen
32 ¦ Philippa Gregory
biterdi, hiçbir zaman çok zevk almadım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."
George ufak bir kahkaha patlatıp kolunu omzuma attı ve beni kucakladı. "Güldüğüm için özür
dilerim. Ama her şeyi toptan yanlış anlamışsın. Adam ne yapacağını bilen bir kadın istemiyor
ki. Şehirdeki hamamlarda bunlardan düzinelerce var zaten. Adam seni istiyor. Beğendiği
sensin. Ayrıca biraz utangaç ve kararsız davranırsan hoşuna gidecektir. Hiçbir sakıncası yok."
"Heeey," diye bir ses geldi arkamızdan. "Siz üç Boleynler!"
Arkamıza döndük ve üst taraçada üzerinde hâlâ yolculuk pelerini, kafasında öylesine oturttuğu
şapkasıyla kral duruyordu.
"Haydi bakalım başlıyoruz." George yerlere kadar eğildi. Anne ve ben hemen aynı anda
reveransa geçtik.
"Ata binmek sizi yormadı mı?" diye sordu kral. Som ortadaydı ama bana bakıyordu.
"Hayır, he'm de hiç."
"Küçük kısrağın çok şirin ama bedeni çok kısa. Sana yeni bir at vereceğim," dedi.