Test Drive | Page 131

Anne'e birlikte sunmak zorunda olduğunu gördü. Bir zamanlar lekelendiğini ve gözünün fazla yükseklerde olduğunu söyleyerek azarladığı kız şimdi İngiltere Kralının sağ yanında oturmuş, sanki adamın söyleyecekleri pek de hoşuna gitmeyecekmiş gibi gözlerini kısarak ona bakıyordu. Kardinal şaşkınlığını yüzüne yansıtmayacak kadar eski ve kurnaz bir saraylıydı. Anne'in önünde güzelce eğilip rapor verdi. Anne aynı düzeyde gülümseyerek dinledi, öne eğildi, Henry'nin kulağına zehirli bir şeyler fısıldadıktan sonra susup tekrar dinledi. "Geri zekâlı!" diyerek fırtına gibi odamıza daldı. Ben ayaklarımı kendime çekmiş yatakta oturuyordum. Kuledeki1 aslanlar gibi bir pencereye, bir yatağın direğine yürüdü, elimde olmadan cilalı zeminde bir iz bırakacağını ve bu izi rölyefler, eski işaretlerle ilgilenen kişilere gösterebileceğimizi düşündüm. Bu ize "Anne'in Zamana Şahit Oluşu" diyecektik. "Adam aptal ve başvuracak başka bir yerimiz yok!" "Ne diyor?" "Papayı ve Avrupa'nın yarısını elinde tutan bir adamın teyzesini bir kenara atmanın ciddi bir iş olduğunu, Tanrının isteğiyle İspanyol İmparatoru Charles'ın savaşa giriştiklerin1 Kule olarak adlandırılan yer Tower of London'dır. BOLEYN KIZI ¦ 349 de İtalya ve Fransa'ya yenileceğini, İngiltere'nin destek sözü vermesi ama tek bir askerini riske atmaması, tek bir okunu bu savaş uğruna kaybetmemesi gerektiğini." "Yani bekleyecek miyiz?" Ellerini başının tepesine savurup haykırdı. "Beklemek mi? Hayır! Sen bekleyebilirsin. Kardinal bekleyebilir! Henry bekleyebilir! Ama benim ortada dans etmem, aslında hiçbir ilerleme kaydetmezken sanki başarıyormuş gibi görünmem gerek. Bir şeyler oluyormuş düşüncesini devam ettirmem, Henry'yi daha da yoğun bir aşkla sevildiğine ikna etmem, onu her şeyin iyiye, daha iyiye gittiğini inandırmam lazım, çünkü o kral ve hayatı boyunca herkes ona her şeyin hayatında istediği gibi gideceğini söylemiş. Ona ballar börekler vaat edilmişken ben 'bekle' diyemem. Nasıl yoluma devam edeceğim? Ne yapmalıyım?" İçimden keşke George burada olsaydı diye geçirdim. "Sen başarırsın," dedim. "Eskisi gibi devam et. Şimdiye kadar her şey mükemmeldi, Anne." Dişlerini gıcırdattı. "Bu iş hallolana kadar yaşlanıp bitkin düşeceğim." Şefkatle onu tutup Venedik tarzı cam aynasına döndürdüm. "Bak," dedim. Anne her zaman kendi güzelliğiyle yatıştırılabilirdi. Durdu, derin bir nefes aldı. "Ayrıca akıllısın da," diye hatırlattım ona. "Hep senin kraliyetteki en zeki insan olduğunu söyleyip duruyor. Erkek olsan seni kardinal olarak yanına alırdı." Kurnaz bir edayla hafifçe gülümsedi. "Wolsey dişi olduğum için şükretmeli." Gülümseyerek karşılık verdim, yüzüm aynada onunkinin yanındaydı, ikimizin görünüşü her zamanki gibi bambaş350 ¦ Philippa Gregory kaydı. Bakışlarımız, rengimiz, ifademiz. "Kesinlikle," dedim. "Ama yapacak bir şeyi yok." "Artık kralı randevusuz göremiyor bile," dedi şeytani bir zevkle. "Başardım. Eskiden yaptıkları gibi öyle dostça sohbet ederek birlikte gezintiye çıkamıyorlar. Ben olmadan hiçbir şeye karar verilmiyor. Kralla toplantı yapmak için saraya gelmeden evvel krala ve bana haber vermek zorunda. O gücünü yitirdi, bense gücün ta kendisiyim." "Çok iyi becerdin," dedim. Sözlerim onu sakinleştirirken benim midemi bulandırıyordu. "Ve Önünde daha seneler, seneler var, Anne." Xl§ I527 William'la hoş, hatta karı koca ilişkisi denebilecek bir düzen oturttuk, ancak bu düzen Anne ve kralın isteklerine bağlıydı. Ben hâlâ Anne'in yatağında uyuyor, bütün niyetine, bütün hedeflerine rağmen onun odalarında kalıyordum. Dış dünya bizi hâlâ kraliçenin nedimeleri olarak biliyordu. Onlardan ne bir adım ileri, ne bir adım geriydik. Ama sabahtan akşama dek Anne kralla beraberdi, yeni gelin gibi, danışmanı gibi, en iyi dostu gibi Henry'nin dizinin dibinden ayrılmıyordu. Odamıza sadece elbisesini değiştirmek, ya da Henry duadayken veya adamlarıyla ata binerken yatağa yatıp azıcık dinlenmek için geliyordu. Bu ziyaretlerinde hep yor wV