Test Drive | Page 130

Önce yeniden alevlenecekmiş gibi bana baktı, sonra söylediklerimin mantıklı olduğunu sezip beni başıyla onayladı. "Evet, biliyorum. O yüzden ikinize de ihtiyacım var." İkimiz de ona doğru bir adım ilerledik. George hâlâ onun ellerini tutuyordu, ben ellerimi kalçalarına koyup sıkıca tuttum. "Biliyorum," dedi George. "Bu işte hep birlikteyiz. Bu hepimiz için. Boleynler ve Howardlar için. Hepimiz bununla yükselir ya da düşeriz. Hepimiz bekliyor, bu uzun oyunu hep birlikte oynuyoruz. Sen başroldesin, Anne. Ama hepimiz arkandayız." Anne evet anlamında başını salladı, sonra duvara monte edilmiş, dışarıdaki bahçelerin ve nehrin ışığını yansıtan büyük yeni aynaya döndü. Başlığını geriye itti, inci kolyesini düzeltti. Başını yana çevirip aynada kendine yandan baktı, hoppa, davetkâr bir gülümseyiş denedi. "Hazırım," dedi. 346 ¦ Philippa Gregory Şimdiden kraliçe olmuş gibi ona yol verdik. O başı yukarıda kapıdan çıkarken George'la ben başrol oyuncusunu zorla sahneye iten oyuncular gibi hızlıca bakıştık. Sonra onun peşinden gittik. Kocam kayıkçıların yarışını izlemek üzere kraliyet kayı-ğındaydı. Bana gülümseyip oturduğu sırada bana yer açtı. George aralarında Francis Weston'in da bulunduğu sarayın genç erkeklerinin yanına gitti. Göz ucuyla baktığımda An-ne'in kralın yanına oturduğunu gördüm. Başının uçarcasına dönüp ona yan gözle bakışında bir kez daha kendine ve krala tamamen hakim olduğunu gördüm. "Yemekten önce benimle bahçede yürüyüşe çık," dedi kocam alçak sesle. Anında gerildim. "Neden?" Gülmeye başladı. "Siz Howardlar! Çünkü yanımda olman hoşuma gidiyor. Çünkü senden rica ediyorum. Çünkü biz karı kocayız ve her an yeniden o şekilde yaşamaya başlayabiliriz." Kederle gülümsedim. "Bunu unutmuş değilim." "Belki bunu sevinçle umut etmeyi öğrenebilirsin." "Belki," dedim tatlı tatlı. Akşamüzeri güneşinin sularında parladığı nehre döndü. Soyluların kendi kürekçileriyle dolu kayıkları hakemin emirleri doğrultusunda dizilmişti. Küreklerini borazan gibi yukarı kaldırmış başlama işaretini beklerken renkli bir görüntü oluşturuyorlardı. Hepsi birden kırmızı ipek bir mendil çıkarıp bunu Anne'e uzatan krala dönmüştü. Anne kraliyet iskelesinin ucuna yürüdü ve mendili başının tepesine kaldırdı. Bütün gözlerin üzerinde olduğunu bilerek bu pozunu bir dakika kadar bozmadı. William'la oturduğumuz yerden onu yandan görüyorduk. Başını geriye atmış, başlıBOLEYN KIZI ¦ 347 ğı yüzünün gerisine savrulmuş, açık renk teni sevinçten pembeleşmiş, koyu yeşil elbisesi göğüslerini ve incecik belini sıkıca sarmış... Adeta bir şehvet timsali. Kırmızı mendili aşağı indirdi, kayıklar küreklerin suya vurmasıyla öne savruldu. Kralın yanındaki koltuğuna heme