"Ben yatmaya gidiyorum," dedi asık suratla. Odadan dışarı çıkarken William ayağa kalkıp
eğilerek onu uğurladı.
Oturmadan evvel elini yeleğinin iç cebine atıp bir mektup çıkardı. Kendi yazımı hemen tanıdım.
Bu, Anne'e gönderdiğim mektuptu. Kâğıdı masanın üzerine önüme fırlattı.
"Yaptığın sadık bir eşe yakışmıyor," dedi.
Kâğıdı aldım. "Uşaklarımı durdurup mektuplarımı okumak da kibar bir eşe yakışmıyor."
Gülümsedi. "Onlar benim uşaklarım ve benim mektuplarım,"dedi. "Sen benim karımsın. Senin
olan her şey benim. Benim olan her şeyi elimin altında tutarım. Adımı taşıyan kadın ve
çocuklar da buna dahil."
Karşısına oturup ellerimi masanın üzerine koydum. Kendimi toparlamak için derin bir nefes
aldım. Kendime henüz
338 ¦ Philippa Gregory
on dokuz yaşında olduğumu, bu on dokuz senenin dört buçuk senesinin İngiltere Kralının
metresi olarak geçtiğini ve bir Howard olarak doğup büyüdüğümü hatırlattım.
"Şimdi beni dinle, kocacığım," dedim kararlı bir tonla. "Geçmiş, geçmişte kaldı. Unvanını,
arazilerini, malını mülkünü, kralın desteğini alırken fazlasıyla mutluydun ve tüm bunların
nereden sana geldiğini ikimiz de biliyoruz. Ben bundan asla utanmadım, sen de öyle. Bizim
yerimizde kim olsa bundan hoşnut olurdu, ikimiz de biliyoruz ki kralın desteğini almak ve bir
şeyler elde etmek hiç de kolay değil."
William aniden onunla böyle açık açık konuşmama afal-lamıştı.
"Howardlar Wolsey'nin talihsizliğiyle yenilmeyecek. Bu Wolsey'nin yanlış hesabı, bizim değil.
Oyunun bitmesine daha çok var ve dayımı seni tanıdığım kadar tanıyorsan eğer, yenildiğini
düşünmek için hiç acele etmeyeceğini bi-liyorsundur."
William beni başıyla onayladı.
"Düşmanlarımızın topuklarımızın dibinde olduğundan, Seymourlar'ın her an yerimizi almaya
hazır beklediğinden, İngiltere'nin herhangi bir yerinde herhangi bir Seymour kızının şimdiden
kralın gözünü boyamak için seçildiğinden eminim. Bu hep böyleydi. Rekabet hiç bitmez. Ama
şimdi, kral onunla evlenebilecek durumda olsun olmasın, Anne gücünün doruklarında ve biz
Howardlar, buna sen de dahilsin kocacığım, onun yükselişine destek vererek kendi
çıkarlarımıza hizmet edeceğiz."
"Bana kalırsa Anne eriyen buzun üzerinde paten yapıyor," dedi aniden. "Fazla zorluyor. Kralın
yanından ayrılmamak için ter döküyor, bir dakika bile onu bırakmıyor. Dikkatli izleyen herkes
bunu görebilir."
BOLEYN KIZI ¦ 339
"Kralın kendi bunu görmedikten sonra başkaları bunu fark etmiş, ne olur ki?"
William güldü. "Ama Anne yerini koruyamayacak. Kralla parmaklarının ucunda dans ediyor.
Bunu sonsuza dek sürdüremez. Sonbahara kadar becerebilir belki ama hiçbir kadın bunu
sonsuza dek devam ettiremez. Onun kullandığı yöntemle hiçbir erkeği elinde tutmazsın. Birkaç
hafta daha idare edebilirdi, ama şimdi Wolsey çuvalladığına göre bu aylar sürebilir. Hatta
yıllar."
Anne'in insanları eğlendirerek yaşlanacağını hayal edip bir an durdum. "İyi de başka ne
yapabilir?"
"Hiçbir şey," dedi, sinsice gülümseyerek. "Ama senle ben evime gidip evli bir çift gibi
yaşamaya başlayabiliriz. Bana benzeyen bir oğlan istiyoaım, küçük sarışın bir Tudor oğlanı
değil. Benim gibi siyah gözleri olan bir kız çocuğu istiyorum. Ve onları bana sen vereceksin."
Başımı önüme eğdim. "Ama kınanmayacağım."
Yüzünü buruşturdu. "Ben nasıl davranırsam katlanmak zorundasın. Benim karımsın, değil mi?"
"Evet."
"Tabii sen de kral gibi evliliğin bozulmasını istemiyorsan. Nasılsa evliliğin modası geçti.
İstersen ben de seni bir manastıra kapattırabilirim."
"İstemem."
"O zaman yatağıma gel," dedi lafı uzatmadan. "Bir dakika sonra masadan kalkmış olacağım."
Bu lafıyla olduğum yere çakıldım. Bunu hiç düşünmemiştim. Şarap kupasının tepesinden bana
baktı. "Ne oldu?"
"Norfolk'a gidene