Kendi isteksizliğime şaşarak ağır ağır soyundum. İçimde en ufak bir şehvet bile duymadan
kralla defalarca yatmış ama sadece onun isteklerini yerine getirip onu tatmin etmiştim. Bu son
sene, Anne'i arzuladığını bildiğim sırada ona dokunmak, kulağına 'sevgilim' diye fısıldamak ve
gerçekle sahteyi birbirinden ayıramayacak kadar aptal olan o adamın fahişesi olarak anılmak
için kendimi zorlamıştım.
Ama artık evliliği tamamlamak için beni bu adamın yatağına attıkları o on üç yaşındaki bakire
değildim. Ancak yarı düşman gibi görünen bu aynı adamın yatağına henüz korkmadan
hazırlanabilecek kadar çıkarlarını düşünebilen bir kadın da değildim. William'in benle göreceği
bir hesabı vardı ve korkuyordum.
Hiç acele etmedi. Yatağa girdim ve o odaya geldiğinde uyuyormuş gibi yaptım. Odada
dolandığını, soyunduğunu, yatağa yanıma girdiğini duydum. Çıplak omuzlarını örttüğünde
battaniyelerin ağırlığını üzerimde hissettim. "Demek henüz uyumadın?" "Hayır," diye itiraf
ettim.
Karanlıkta elleri bana uzandı, yüzümü buldu, boynumu, omuzlarımı okşadı, sonra belime
kaydı. Üzerimde keten gecelik vardı ama yumuşacık kumaşın üzerinden buz gibi ellerini
hissedebiliyordum. Nefesinin hafifçe hızlandığını fark ettim. Beni kendine çektiğinde karşı
koymayıp her zaman Henry'ye yaptığım gibi ona bacaklarımı açtım. Bir an Henry'den başka bir
erkekle ne yapacağımı bilmediğimi fark ederek durdum. "İstemiyor musun?"
BOLEYN KIZI ¦ 341
"Tabii ki istiyorum. Senin karınım," dedim mesafeli bir sesle.
Onu reddedersem beni kenara atmasına fırsat tanımış olmaktan korkuyordum ama hayal
kırıklığıyla iç çekince benden daha sıcak bir karşılık beklediğini anladım. "Peki, uyu o zaman."
O kadar rahatlamıştım ki, fikrini değiştirir diye ağzımı açıp hiçbir şey söylemedim.
Kımıldamadan öylece yattım, bana arkasını döndü, başını yastıklara gömdü ve sustu. Bütün
bunlardan sonra, ancak bütün bunlardan sonra, midem-deki yumru yavaşça çözülüp
yüzümdeki o yapay Howard gülümsemesi söndü. Kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım. Bir
geceyi daha başarıyla tamamlamıştım, hâlâ He-ver'daydım ve Howardlar'in elinde hâlâ
oynanacak kozlar vardı. Yarın her şey değişebilirdi.
Kapının vurulmasıyla uyandık. William uyanıp elimi yakalamadan evvel yataktan fırlayıp kapıyı
açtım, "Şşşt. Lordum uyuyor," dedim, sanki tek derdim buymuş da yataktan bir an evvel
fırlamaya can atan ben değilmişim gibi.
"Bayan Anne'den acil mesaj," dedi uşak ve bana bir mektup uzattı.
Üzerime bir pelerin alıp mektubu William'dan uzak bir yerde okumayı çok isterdim ama William
çoktan uyanmış, yatakta doğrulmuştu. "Sevgili kardeşimiz," dedi alaylı bir gülümsemeyle. "Ne
diyor?"
Başka şansım yoktu, mektubu önünde açtım ve Anne'in o bencil yaşamı boyunca bir kez olsun
başkasını düşünmüş olması için Tanrıya yalvardım.
342 ¦ Philippa Gregory
Kardeşim,
Kral ve ben, seni ve kocanı Richmond'da görmekten mutluluk duyacağız. Anne
William mektubu almak için elini uzattı. Kâğıdı ona verdim.
"Saraydan ayrılırken buraya geleceğimi tahmin etmiş olmalı," dedi. Hiçbir şey söylemedim.
"Şipşak, bir hamlede benden gene kurtuldun," dedi acı acı. "Başladığımız yere
geri döndük."
Tam aklımdan geçenleri ifade etmişti ama sesindeki katılığa rağmen kırıldığı aşikardı.
Kafasında taşıdığı boynuzlar pek rahat bir aksesuar olmasa gerekti, ayrıca bu boynuzları
taşımaya başlayalı tam beş sene olmuştu. Ağır ağır yatağa yürüdüm. Elimi eline koydum. "Ben
senin resmen karınım," dedim şefkatle. "Ve bunu asla unutmadım, hayatlarımız bizi ayırmış
olsa bilse. Bir gün gerçekten evlenirsek William, sana çok iyi bir eş olacağımı göreceksin."
Başını kaldırıp bana baktı. "Bu rüzgârın yön değiştireceğinden korkan ve esas Boleyn kızı
battığında diğer Boleyn kızı olmak yerine, Bayan Carey olarak yaşamanın daha güvenli
olacağını hesaplayan bir Howard'in sesi mi?"
Öyle oturaklı bir tahminde bulunmuştu ki, gözlerimden gerçeği okumaması için arkamı dönmek
zorunda kaldım. "William, lütfen," dedim sitem ederek.
Beni kendine çekip çenemin altına dayadığı parmağıyla yüzümü ona döndürdü. "Canım
karıcığım," dedi alayla.