"Akrabaların?"
"Howardlar."
"Evin?"
"Hever ve Rochford."
"Krallığın?"
"İngiltere."
"Kralın?"
"Henry."
324 ¦ Philippa Gregory
"O zaman onlara hizmet et. Ve aynı bu sırayla. Bu listede bir kerecik olsun İspanyol
kraliçesinin adı geçti mi?" "Hayır."
"Bunu unutma."
Bu kararlılığı karşısında duraksadım. "George!" "Her gün bu aile için isteklerimden
vazgeçiyorum," dedi altından öfke fışkıran bir sesle. "Her gün ya bir kardeşim ya da diğerine
eşlik ediyor, krala yaltaklık yapıyorum. Her gün kendi arzularımı, kendi tutkularımı, kendi
ruhumu reddediyorum! Hayatımı kendi kendime sır yapıyorum. O yüzden şimdi içeri
giriyorsun."
Kapıyı çalmadan beni Howard Dayımın özel odasından içeri itti. Dayım üzerinde gül goncaları
duran masasının başına oturmuştu, güneş önündeki kâğıtlara vuaıyordu. İçeri girdiğimde
başını kaldırdı ve hemen hızla nefes alışımı, huzursuz yüzümü kayda geçirdi.
"Kralla kraliçe arasında neler olduğunu öğrenmem lazım," dedi, herhangi bir giriş yapmaya
gerek duymadan. "Hizmetçilerden biri onlarla beraber olduğunu söyledi." Başımla onayladım.
"Ağladığını duyup içeri girdim." "Ağladı mı?" diye sordu inanamayarak. . Başımla onayladım.
"Anlat."
Bir an öylece durdum. Bana o siyah gözlerinde insanın içine işleyen bir güçle
tekrar bakıp, "Anlat," dedi.
"Kral ona evlilikleri geçersiz olduğu için feshetmenin yollarını aradığını söyledi."
"Ya kraliçe?"
"Onu Anne'le birlikte olmakla suçladı ve Henry inkâr etmedi."
BOLEYN KIZI ¦ 325
Dayımın gözlerine pırıl pırıl bir sevinç dalgası vurdu. "Sen bıraktığında ne durumdaydı?" "Dua
ediyordu."
Dayım masasından kalkıp etrafımdan dolaştı. Düşünceli düşünceli elimi eline aldı ve alçak sesle
lafına devam etti. "Yazları çocuklarını görmek hoşuna gidiyor, değil mi, Mary?"
Hever'a duyduğum özlem, küçük Catherine'e, minik oğluma duyduğum özlem bir an başımı
döndürdü, gözlerimi yumdum, onları görebiliyor, kollarımda hissedebiliyordum. Temiz saçlı,
yanık tenli o bebek kokusu burnumun uçundaydı.
"Bize iyi hizmet edersen saray yolculuk ederken bütün bir yaz boyu Hever'da kalmana izin
verebilirim. Bütün bir yazı çocuklarınla geçirirsin ve kimse sana ayak bağı olmaz. Burada işin
bitmiş olur, seni saraydan azat edebilirim. Ama bu konuda bana yardım etmelisin, Mary. Bana
kraliçenin tam olarak ne planladığını söylemek zorundasın."
Hafif bir iç çektim. "Yeğenine mektup yazacağını söyledi. Mektubu ona ulaştırmanın bir yolunu
biliyormuş."
Gülümsedi. "Senden mektuplarını İspanya'ya nasıl ulaştırdığını öğrenmeni ve bana gelip
anlatmanı bekliyorum. Bunu yap, bir hafta sonra çocuklarının yanındasın." Gırtlağımdaki ihanet
hissini çabucak yutkundum. Masasının başına gidip kâğıtlarına döndü. "Gidebilirsin," dedi
umursamaz bir tavırla.
Odasına girdiğimde kraliçe masasının başındaydı. "Ah, Bayan Carey, bana bir mum yakabilir
misin? Yazdıklarımı zor görüyorum."
326 ¦ Philippa Gregory
Bir mum daha yakıp kâğıdına yaklaştırdım. İspanyolca
yazdığını gördüm.
"Bana Senyör Felipez'i çağırtabilir misin?" dedi. "Ona yükleyeceğim bir ayak işi var da."
Duraksadım ama o kâğıttan başını kaldırıp beni gözleriyle ikna etti, hemen reveransa geçip
kapıya gittim ve nöbetteki erkek hizmetçiye, "Senyör Felipez'i çağır," dedim.