"Bu kadar soğukta nasıl oluyor da ĢimĢek fırtınası olabiliyor?" diye bağırdı Goodsir,
bu korkmuĢ adam yığını içinde yanında yatan Gore'a.
"Böyle oluyor," diye bağırarak yanıt verdi Teğmen. "Eğer gemileri terk edip de kamp
yapmaya karar verirsek, ĢimĢekleri çeken uzun çubuklardan almalıyız yanımıza."
Goodsir gemileri terk etme fikrini ilk kez orada duymuĢ oldu.
Çadırdan üç metre ötede, az önce yemek yiyecekleri yığının üzerine yıldırım düĢtü,
düĢen yıldırım sekerek adamların bezle örtülü kafalarının üzerinden geçti, bir metre
ötelerindeki bir baĢka yığına çarptı. Bunun üzerine her adam örtünün altından altlarındaki
kayaya yapıĢırcasına iyice büzüldü.
"Aman Tanrım, Teğmen Gore," diye bağırdı John Morfin; adamın baĢı çadırın
bozulan çıkıĢına çok yakındı. "Burada hareket eden bir Ģey var."
Bütün adamlar dikkatini konuĢan kiĢiye verdi. Gore bağırdı: "Bir ayı mı? Bu
ĢimĢekte dolaĢıyor mu yani?"
"Bir ayı için fazla büyük bir Ģey bu, Teğmenim," diye bağırdı Morfin. "Bu..." Sonra
yığının üzerine bir yıldırım daha düĢtü, bir baĢka yıldırım o kadar yakınlarına düĢtü ki
üzerlerine çektikleri çadır bezi elektrik akımından gerildi. Herkes yere iyice yapıĢtı,
yüzlerini soğuk çadır bezine koydu ve konuĢmayı bırakıp dua etmeye baĢladı.
Saldırı -Goodsir buna saldırıdan baĢka uygun bir söz bulamıyordu, sanki Yunan
Tanrıları girilmemesi gereken bir bölgeye girdikleri için onları cezalandırıyordu- neredeyse
yarım saat sürdü, sonunda son fırtına onları terk etti, ĢimĢekler seyrekleĢti ve güneydoğuya doğru ilerledi.
Gore ilk ayağa kalkan kiĢi oldu. Ama Goodsir'ün korkusuz bir adam olarak bildiği
Gore'un bile kalkması için bir dakika geçmesi gerekiyordu. Diğerleri dizlerinin üzerinde
bekledi, akıllarını kaybetmiĢçesine etrafa bakmıyorlardı. Doğu tarafında gökyüzü
ĢimĢeklerden örülmüĢ bir kafes izlenimi veriyor, fırtına adamların üzerinde hâlâ fiziksel bir
etki yapıyor, adamların kulaklarını elleriyle kapamasına yol açıyordu ama artık dolu yağmıyordu. ParçalanmıĢ beyaz tabakalar etraflarında görebildikleri tüm yönlerde bir metre
yüksekliğinde bir yığın oluĢturmuĢtu. Bir dakika sonra Gore, dikkatle etrafına bakmaya
baĢladı. Daha sonra diğerleri de ayağa kalktı; vücutları kaskatıydı; güçlükle hareket
ediyorlar, bir yerlerinin yaralanıp yaralanmadığını kontrol ediyorlardı. Goodsir kendi
hissettiği acının aĢağı yukarı diğerlerinin hissettiği acıya denk olabileceğini hesapladı.
Bulutlar, gece yarısında zayıflayan güneĢ ıĢığını kapatınca bir an hava gerçekten kararır
gibi oldu.
"ġuna bakın," diye bağırdı Charles Best.
Goodsir ve diğerleri kızağın yanında toplandılar. Yarım kalan yemeklerini yemek
üzere toplandıkları yerde konserveler ve baĢka malzemeler etrafa saçılmıĢtı. Yıldırım bir
biçimde üst üste dizilmiĢ konserveleri vurmuĢ ama kızağı ıskalamıĢtı. Goldner'in tedarik
ettiği konserve yemekler sanki bir top güllesi yemiĢçesine etrafa saçılmıĢtı. Mükemmel bir
kozmik misket oyunu örneği. ParçalanmıĢ metal ve hâlâ tüten yenmez haldeki sebze ve
çürük et yirmi metrelik bir alana yayılmıĢtı. Cerrahın sol ayağının yanında kömürleĢmiĢ,