Crozier yanıt vermiyor.
"Hiçbir insanın var olduğunu bile bilmediği Ģeyleri görecek kadar çok uzun yaĢadın
ve yolculuk yaptın," diye ekliyor Fitzjames; gerilen havayı yumuĢatmak istiyor.
"Evet," diyor Crozier gülerek. "Mesela penguenleri gördüm! KeĢke onlar, Güney
Kutbu'nda olduğu gibi, burada da gördüğüm en büyük yaratıklar olsalardı."
"Güney Kutbu'nda beyaz ayı yok muydu?"
"Gördüğümüz kadarıyla yoktu. O beyaz, volkanik, donmuĢ topraklara yirmi yıldır
yelken açan hiçbir balina avcısı ya da kaĢif beyaz ayı görmedi oralarda."
"Sen ve James Ross kıtayı gören ilk insanlarsınız. Tabii volkanları da."
"Evet, öyleyiz. Ve bu durum Sör James'in çok iĢine yaradı. Güzel, genç bir kadınla
evli, Ģövalye ilan edildi, mutlu, artık soğuğu çekmiyor. Ve ben... bense... buradayım."
Fitzjames konuyu değiĢtirmek istercesine boğazını temizledi. "Biliyor musun
Francis, bu yolculuğu yapana kadar bütün kalbimle Açık Kutup Denizi'nin varlığına
inanıyordum. Parlamento'da sözde kutup kaĢifleri tarafından yapılan tahminlerin
doğruluğuna emindim. Hatırlıyor musun, biz sefere çıkmadan önceki kıĢ bunlardan
bahsederlerdi. Times gazetesinde Ģunlar yazıyordu: bir buz engeli aĢıldıktan sonra
derinlerden gelen sıcak bir akıntı Açık Kutup Denizi'ni ısıtacakmıĢ. Denizin hemen
ötesinde bilinmeyen bir kıta varmıĢ. Bu kıtanın varlığına o kadar emindiler ki, Southgate ve
diğer hapishanelerdeki tutukluların Kuzey Kutbu Kıtası'nda bol bol bulunan kömür
yataklarında çalıĢmaları için kanun teklifleri hazırlıyorlardı."
Crozier bu defa gerçekten içinden gelerek gülüyor. "Evet, orada yapacakları otelleri
ısıtmak ve 1860'lardan itibaren Açık Kutup Denizi'ne yapılacak düzenli seferler
düzenlemek için gereken kömürleri çıkaracaklar herhalde. Aman Tanrım, keĢke
Southgate'deki mahkûmların yerinde olsaydım. Yasaların düzenlemesiyle ve insanca
yaĢamanın gereği olarak, adamların hücreleri bizim kamaralarımızın iki katı. Eğer orada
olsaydık, James, geleceğimiz güvence altında olurdu. Orada lüks içinde oturur, Kuzey Kutbunun keĢfedilip iskana açılmasını beklerdik."
Ġkisi de gülüyorlar.
Yukarıdaki güverteden bir ses geliyor. Bu defa ayaklarını yere vuran nöbetçilerden
değil, koĢan adamlardan gelen bir ses bu. Sesler duyuluyor, koridorun sonundaki kapı
açılıyor. Ġki kaptan ayaklarında rüzgârın getirdiği soğuk havayı hissediyorlar. Birçok kiĢinin
ayak sesi merdivenlerde duyuluyor.
Ġki kaptan da sessizce bekliyorlar. Büyük Odanın ince kapısı hafifçe çalınıyor.
"Gir," diyor Üsteğmen Fitzjames.
Erebus'tan bir tayfa, Terörden gelen iki tayfaya yol gösteriyor - gelenler Teğmen
John Irving ve Shanks adında bir denizci.
"Kaptan Fitzjames, kaptan Crozier, sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm," diyor Irving
hafifçe diĢleri birbirine çarparak. Uzun burnu soğuktan bembeyaz olmuĢ. Shanks hâlâ