Kızağı çeken takımdakiler buzda bazı yumuĢak bölgeler fark etmiĢlerdi. Çok da
fazla geniĢ değillerdi, yaklaĢık bir metre çapın-daydılar. Fok balıkları için fazla büyük,
beyaz ayılar içinse fazla küçük görünüyorlardı. Bu delikleri ilk gördüklerinde açık deniz
bulacaklarını düĢünüp umutlanmıĢlar ama sonunda bunların sayıca çok az ve
birbirlerinden çok uzakta olduklarını fark etmiĢlerdi. Öğle vakitlerinde kızağın önünde
bulunan denizci Ferrier bunlardan birinin içine düĢmüĢ, dizinin üstüne kadar kara
gömülmüĢtü. Daha sonra herkes durup bu titreyen denizcinin botlarını, pamuklu
elbiselerini, çoraplarını ve pantolonunu değiĢtirmesini beklemek zorunda kalmıĢtı.
"Zaten nöbet sırası Ferrier ve Pilkington'a gelmiĢti," dedi Teğmen Gore. "Bobby,
çadırıma git ve saçma silahını al."
"Ben tüfekle daha rahatım komutanım," dedi Ferrier.
"Ben saçma silahını iyi kullanırım, Teğmenim," dedi iri yapılı denizci.
"O halde onu sen al Pilkington. Bu hayvanları tüfekle biberlemek onları kızdırmaktan
baĢka bir iĢe yaramıyor." "Emredersiniz, komutanım."
Best ve Morfin gerginlikten çok, iki saat nöbet tutmaktan dolayı üĢüdükleri için
titriyorlardı; uykulu gözlerle botlarını çıkardılar ve uyku tulumlarına girdiler. Er Pilkington ve
Bobby Ferrier ĢiĢmiĢ ayaklarını çantalarından çıkardıkları botlarına geçirdiler ve nöbet
yerlerine, yakınlarında bulunan buz bacalarının yanına geçtiler.
Goodsir, her zamankinden daha fazla titriyordu; artık sadece el ve ayak
parmaklarını değil, burnunu ve yanaklarını da hissetmez olmuĢtu. Goodsir uyku tulumunun
derinliklerine sokularak uyumak için dua etti.
Ama uyuyamadı. Ġki saat sonra çavuĢ Des Voeux herkesi uyandırdı.
"Önümüzde uzun bir gün var, çocuklar," diye bağırıyordu neĢeli bir sesle.
Kral William Adasının kıyılarına varmalarına daha otuz beĢ kilometre vardı.