bir de ses vardı; cerrah, gemilerinin uğultusuna, geminin iki kıĢa maruz kalan son derece
soğuk metallerinin sürekli gıcırdamasına ve çatlamalarına, geminin altıdaki buzun tuhaf ve
sürekli sesine alıĢtığını düĢünüyordu ama burada, buzla arasında sadece birkaç kat
pamuk ve kurt derisi varken, altındaki buzun inlemesi ve hareketi korkunçtu. Bir yaratığın
karnında uyumaya çalıĢmaya benziyordu bu. Altında hareket eden buzun varlığı baĢını
döndürürken giderek daha fazla kıvrılarak cenin pozisyonuna geçti.
Harry D. S. Goodsir, saat gece iki sularında -tulumun fermuarından sızan ıĢıkta cep
saatine bakmıĢtı- yarı uyur bir halde yatarken kulakları sağır eden iki patlamayla yerinden
sıçradı.
Yeni doğup da zarından kurtulmaya çalıĢan bir canlı gibi, donmuĢ terini emen uyku
tulumundan kurtulmaya çalıĢtı, kafasını ve omuzlarını tulumdan çıkarmayı baĢardı
sonunda. Gecenin dondurucu soğuğu yüzüne öyle bir çarptı ki kalbi titredi. Hava Ģimdi daha da aydınlanmıĢtı.
"Ne?" diye bağırdı. "Neler oluyor?"
ÇavuĢ Des Voeux ve üç denizci uyku tulumlarının üzerinde ayakta duruyorlardı;
ellerinde uzun bıçaklar vardı ve yatarken onları yanlarından ayırmamıĢ olmalıydılar.
Teğmen Gore Hollanda çadırından dıĢarı fırladı. Çıplak -evet, çıplak!- elinde silahı vardı ve
üzerini giyinmiĢti.
"Rapor verin!" diye bağırdı nöbetçilerden Charlie Best'e.
"Ayılar vardı, Teğmenim," dedi Best. "Ġki tane. Kocaman yaratıklar. Bütün gece
etrafımızda dolaĢıp durdular -hatırlarsanız kamp yapmadan önce onları yaklaĢık sekiz yüz
metre uzaklıkta görmüĢtük- ama çemberi giderek daraltıp iyice yaklaĢtılar; sonunda John'la
birlikte ateĢ edip onları kaçırmak zorunda kaldık.
Goodsir, Best'in "John" dediği kiĢinin diğer nöbetçi John Morfin olduğunu biliyordu.
"Ġkiniz de ateĢ ettiniz mi?" diye sordu Gore. Teğmen yakınlarda bulunan kar
yığınının en tepesine çıkmıĢ, elindeki pirinç dürbünle etrafı tarıyordu. Goodsir adamın
çıplak ellerinin neden hâlâ metal silaha yapıĢmadığını merak etti.
"Evet komutanım," dedi Morfin. BoĢ tüfeğini döktürüyordu, pamuklu eldivenli
ellerinde kurĢunlar vardı.
"Peki vurdunuz mu?" diye sordu Des Voeux.
"Evet," dedi Best.
"ĠĢe yaramadı," dedi Morfin. "Otuz adımdan tüfekle vurduk onları. Bu ayıların kalın
derileri ve çok kalın kafatasları var. Ama onları uzaklaĢtıracak kadar canlarını yaktık.
"Onları görmüyorum," dedi Teğmen Gore çadırın üstündeki buzdan tepesinin
üzerinden.
"Buzdaki o küçük deliklerden çıktıklarını sanıyoruz," dedi Best. "John ateĢ ettiğinde
daha büyük olanı Ģu yöne koĢuyordu. Yere düĢtüğünü sandık ama biraz yakınlaĢıp
baktığımızda cesedini bulamadık. GitmiĢti."