Gün ıĢığı insanı delirtiyordu. Gece yarısında hava kararır gibi oldu ama
gökyüzündeki aydınlık yaz ortasında Londra'da saat sekiz sularındaki loĢ aydınlıkla
karĢılaĢtırılabilirdi ve Goodsir bir türlü uyuyamıyordu. O anda hayatında hiçbir zaman
olmadığı kadar yorgun olmasına rağmen uyumayı beceremedi. Uyumasını engelleyen bir
baĢka etkenin de bütün gün çabaladıktan sonra vücudunda hissettiği ağrılar olduğunu fark
etti. KeĢke yanımda biraz afyon getirmiĢ olsaydım diye düĢündü. Azıcık afyon acılarını
hafifletip uyumasını sağlayabilirdi. UyuĢturucu bulundurma yetkisi bulunan baz cerrahların
aksine Goodsir, bir bağımlı değildi. Sadece uyumak ve belli bir konu üzerine konsantre
olmak için afyon kullanırdı. Haftada ya da iki haftada bir defadan fazla kullanmazdı.
Ve hava soğuktu. Isıttıkları konserve çorba ve domuzu yedikten sonra buz yığını
arasından geçip iĢemek için yalnız kaldı. Bunu ilk kez dıĢarıda yaptığını ve çabuk hareket
etmesi gerektiğini, aksi takdirde nazik bölgelerinin donabileceğini fark etti. Goodsir, ikiye
bir metre büyüklüğündeki kurt derisi battaniyesinin üzerine yerleĢti, uyku tulumunu açtı ve
tulumun içine kıvrıldı.
Ama yeterince ısınamadı. Des Voeux botlarını çıkarıp yanında getirdiği çantaya
koymasını, aksi takdirde deri botların kaskatı donacağını söyledi ona. Bir defasında, donup
küçülen botu yüzünden tabana çakılan çivi az kalsın ayağına batacaktı. Tayfalardan hiçbiri
elbiselerini çıkarmamıĢtı. Goodsir, o gün ilk kez giydiği pamuklu elbiselerin bütün gün
harcadığı efor nedeniyle terden sırılsıklam olduğunu fark etti. Bitmeyen bütün gün boyunca
harcadığı çabanın teriydi bu.
Gece yansına doğru bir ara, günıĢığı alacakaranlığa çalmaya baĢladı ve birkaç
yıldızı görmek mümkün oldu. Goodsir iki yıl önce çıktıkları buzdağının tepesine kurdukları
gözlemevinden gezegenlerin de görülebildiğini biliyordu. Alacakaranlığa yaklaĢmasına
rağmen gün ıĢığı hiç kaybolmadı.
Soğuk da öyle. Artık hareket etmediği ve bir çaba göstermediği için, Goodsir un
zayıf vücudu uyku tulumunun fazla geniĢ açıklığından gelen soğuğa karĢı savunmasızdı.
Soğuk, Goodsir un üstünde yattığı kurt derisi battaniyeden geçip "Hudson Bay" battaniyelerine soğukkanlı bir katil gibi sokuluyordu. Goodsir titremeye baĢladı. DiĢleri birbirine
vuruyordu.
Çevresinde uyuyan dört adam -diğer ikisi nöbet tutuyorlardı-öylesine yüksek sesle
horluyorlardı ki, Goodsir kilometreler ötede, kuzeybatılarında, sayısız buz bacasının
arkasında bulunan -aman Tanrım, geri dönerken onca yolu tekrar geçmemiz gerekecekgemilerdeki tayfaların bu horultuları duyup duymadığını merak etti.
Goodsir titriyordu. Böyle giderse sabaha sağ kalamayacağını biliyordu. Onu
dıĢından dürtecekler ve donmuĢ, kıvrılmıĢ bir halde yatan battaniyeye sarılı bir ceset
göreceklerdi.
Battaniyelerden diktikleri uyku tulumuna elinden geldiğince sokuldu, tulumun buz
tutmuĢ fermuarını sonuna kadar çekti; kendi ter kokusunu dıĢarıdaki soğuğa tercih
ediyordu.
Bu sinsi ıĢığa ve bu sinsi soğuğa, Goodsir'ün deyiĢiyle ölüm soğuğuna, Beechey
Adası'ndaki mezarların ve onların üzerinde yükselen siyah kayaların soğuğuna ek olarak