Ģekilde yolları uzuyor, saatler kaybediyorlardı ama kızağı toplayıp kaldırmaktan daha iyi bir
çözümdü bu. Ama dördüncü basınç sırtının yanından dolaĢamadılar.
Birkaç dakikalık molalarında adamlardan biri -ki bu genellikle genç Hartnell
oluyordu- kızağın üzerine dikkatle yerleĢtirilmiĢ yükler arasından yanıcı bir yağ çıkarıyor,
bunu küçük bir ocakta yakıyor, bir kapta karları eritiyordu. Bunu yapmalarının nedeni içme
suyu elde etmek değildi. Ġçme suyunu, donmasını engellemek için elbiselerinin içinde
taĢıyorlardı. Amaçları kızaklarının ayaklarının buz tutup yere yapıĢmasını engellemekti.
Kızaklar buzlar üzerinde Goodsir'ün ayrıcalıklı çocukluğunda gördüğü kızaklar gibi
kaymıyordu. Ġki yıl önce karĢılaĢtığı gezici buz akıntısı sırasında, kutuplarda insanın sıradan botlarla bile— kendi ülkesinde yaptığı gibi hızla koĢup donmuĢ bir nehir ya da göl
üzerinde kaydığı gibi kayamadığını anlamıĢtı. Deniz buzunun belli bir özelliği -büyük bir
ihtimalle yüksek tuz oranı- sürtünmeyi arttırıyor, kaymayı neredeyse olanaksız hale
getiriyordu. Ama burada önemli olan bir çocuk gibi koĢarak kaymak isteyen bir yetiĢkinin
duyduğu küçük hayal kırıklığı değil, kızak çeken takımın böylesine bir buzda üzerinde
yüzlerce kilo ağırlık olan yüzlerce kilo ağırlığındaki kızağı çekerken harcadıkları efordaki
artıĢtı.
Bu, tonlarca keresteyi ve eĢyayı orta derecede pürüzlü bir kaya üzerinde çekerek
taĢımaya benziyordu. Ve burada karĢılarına çıkan basınç sırtları, dört katlık bir apartmana
eĢit yükseklikte kaya ve buzul yığını anlamına geliyordu.
KarĢılarına çıkan ilk ciddi yükseklikteki basınç sırtı yirmi metre yüksekliğinde
olmalıydı ve güneydoğu yönünde gördükleri çok sayıda yüksek basınç sırtından sadece
biriydi bu.
Kızağın üzerine dikkatle yerleĢtirilmiĢ konserve yiyecekleri, yağ ĢiĢelerini, elbiseleri,
uyku tulumlarını, ağır çadırları kaldırıyor, yüklerini hafifletiyorlar, daha sonra yirmi ile kırk
kilo ağırlığındaki bu yükleri sarp, pürüzlü, dik basınç sırtına çıkarıyorlardı. Bütün bunlar
kızağı çıkarmadan yapmak zorunda kaldıkları iĢlerdi.
Goodsir hemen Ģunu fark etti: Eğer bu buz sırları sadece kendileriyle kalsalar -yani
görece pürüzsüz denizden aniden çıkan basınç sırtları olsaydılar- bunlara tırmanmak için
ruhlarını parçalayan böylesine bir çaba içine girmek zorunda kalmazlardı. DonmuĢ denizin
hiçbir kısmı tamamen pürüzsüz değildi ama her basınç sırtının elli ya da yüz metre
etrafında donmuĢ deniz; kabaran buz, sık sık ortaya çıkan buz bacaları ve dev buz blokları
gibi çılgınca yüzey Ģekilleriyle doluyordu. Kızak takımı asıl tırmanıĢa baĢlamadan önce
bunları zikzaklar çizerek aĢmak zorundaydı.
TırmanıĢ ise kesinlikle düz bir çizgi izlemiyor, eziyet verici ilerlemeler ve gerilemeler
biçiminde devam ediyordu; ayaklarını basmak için ve elleriyle tutunmak için hiçbir zaman
güvenilmez, her an kopabilecek oyuklar arıyorlardı. Adamlar tırmanırken komik bir rota
izleyerek, zikzaklar çiziyor, ağır eĢyaları birbirlerine veriyor, basabilecekleri ve
tutunabilecekleri oyuklar yapmak için kazmalarıyla buzu kırıyor, düĢmemeye ya da birisinin
kendi üzerine düĢmelerine engel olmaya çalıĢıyorlardı. Buzlu eldivenlerinin arasında
aĢağıya buz parçaları düĢüyor, aĢağıda kalanlar kısa ama ağza alınmaz küfürler