Test Drive | Page 65

son dördün ay görünüyor ve bu hayaletimsi manzarayı aydınlatıyor. Ay, etrafında buz kristali olan bir hale oluĢturacak kadar parlak. Aslında iç içe geçmiĢ iki hale var ve daha büyük olanın çapı koskoca bir gökyüzünü kaplayacak kadar büyük. Ortada hiç yıldız yok. Crozier yağdan tasarruf etmek için fenerinin ıĢığını zayıflatıyor, elindeki sopayla önüne çıkan her karaltıyı yokluyor. Önüne çıkan gölgelerin bir yarık, bir boĢluk olmadığından emin olmak istiyor. ġimdi buzdağının doğu tarafındaki bölgeye geldi; burada buzdağı ayın görünmesini engelliyor, buzun üzerinde iki yüz elli metre uzunluğunda bükülmüĢ bir gölge var. Jopson ve Liftle, Crozier'a yanına bir tüfek almasını ısrar etmiĢlerdi ama Crozier onlara yanında fazla ağırlık taĢımak istemediğini söylemiĢti. Ayrıca, böylesine bir düĢman karĢısında bir tüfeğin gerçekten iĢe yarayacağına inanmıyor. Gerçekten sessiz bir anda, Crozier'ın sık nefeslerinin bozduğu sessizlikte, çocukken arkadaĢları ile karlı tepelerde geçirdiği bir öğleden sonranın ardından eve geldiği bir kıĢ akĢamını hatırlıyor birdenbire. Bir keresinde, buzlu çimlerin üzerinde yalnız baĢına koĢmaya baĢlamıĢ ama evine yaklaĢık sekiz yüz metre kala durmuĢtu. KıĢın son alacakaranlığı gökyüzünden kaybolurken, öylece durup kasabanın ıĢıklı pencerelerini seyrediĢini hatırlıyor Crozier. Etrafındaki tepeler; belirsiz, siyah, özelliği olmayan Ģekillere, bu kadar genç bir çocuk için anlaĢılmaz bir biçime bürünüyor. Kasabanın ucundaki evi bile, ölmekte olan ıĢığın altında tüm tanımını ve üç boyutluluğunu yitiriyor. Crozier kar yağmaya baĢladığını, taĢtan yapılma koyun ağılının ötesindeki karanlıkta yalnız baĢına ayakta durduğunu, geç kaldığı için tokat yiyeceğini, daha da gecikirse dayağın Ģiddetinin artacağını bilmesine rağmen evine henüz gitmek istemediğini hatırlıyor. Gece rüzgârının sesi hoĢuna gidiyordu ve bu karanlıkta, rüzgârlı, buzlu çim meraların üzerinde ayakta duran tek çocuk -belki de tek insan- olduğunu biliyordu. Yağacak karın kokusunu aldığı bu gecede, ıĢıklı pencerelerden ve sıcak yüreklerden uzaktayken, kasabadan biri olduğunu ama o anda kasabanın bir parçası olmadığını biliyordu. Soğukta ve karanlıkta herkesten ve her Ģeyden ayrı olduğunu açıkça keĢfetmek heyecanlı, neredeyse erotik bir duyguydu. Ve Crozier bunu Ģimdi de hissediyor. Tıpkı dünyanın her iki kutbunda yıllarca görev yaparken birkaç kez hissettiği gibi. Arkasındaki yüksek basınç sırtından bir Ģey ona doğru geliyor. Crozier fenerin ıĢığını açıyor ve onu buza koyuyor. Fenerden yayılan altın ıĢık çemberi ancak beĢ metre ötesini aydınlatıyor ve arkadaki karanlığı görmeyi daha da zorlaĢtırıyor. DiĢlerini kullanarak ağır ve kalın eldivenini çıkarıyor, eldivenleri yere atıyor. Elinde sadece ince bir eldiven varken sopayı sol eline alıyor, cebinden tabancasını çıkarıyor. Kaygan buzdaki hıĢırtı ve basınç sırtından gelen kar sesleri artarken Crozier silahını hazırlıyor. Bu noktada buzdağının gölgesi ay ıĢığını kesiyor. Titreyen ıĢıkta hareket ediyormuĢ gibi görünen büyük buz bloklarını güçlükle seçebiliyor. Daha sonra, tüylü ve belli belirsiz bir Ģekil, yaklaĢık üç metre yukarıda, beĢ metre batı tarafında, sıçrama mesafesinde, Crozier'ın az önce indiği buz yükseltisinde hareket ediyor. "Dur," diyor Crozier elindeki silahı doğrultarak. "Kendini tanıt." Crozier ateĢ etmiyor. Elindeki sopayı yere bırakıp feneri alıyor ve ileri doğru tutuyor.