ĢaĢırtmıĢtı. Irving o gece en alt güvertede kalafatçı yardımcısı ile koca denizci arasında
neler olduğunu YüzbaĢıya asla anlatmadı ve anlatmayacaktı da.
Ama bugün Hickey ya da bir baĢkası herhangi bir sorun çıkarmamıĢtı. KeĢif
grubunda Irving dıĢındaki silahlı tek adam, saçma tüfeği taĢıyan Edwin Lawrence'di. Terör
Kampı yakınlarında yapılan atıĢ alıĢtırmaları Lawrence'in bu grup içindeki en iyi atıcı olduğunu göstermiĢti; artık o, grubun koruyucusuydu. Geri kalanlar omuzlarında sadece
yelken bezinden çantalarını taĢıyor ve kayıĢlarından da alet çantaları sarkıyordu. Ön üst
güverteden sorumlu subay Reuben Male yaratıcı biriydi; yelkenci YaĢlı Murray ile çalıĢıp
tüm denizciler için bu çantaları hazırlamıĢtı; doğal olarak denizciler bu çantalara Male
Çantası adını verdiler. Male çantalarında matara, biraz çörek, kurutulmuĢ domuz eti,
Goldner marka konserve yiyecek, yedek giysi, Crozier'ın güneĢ körlüğünü önlemesi için
takılmasını emrettiği kar gözlüğü, avda kullanmak için yedek barut ve mermi ile kampa
dönemeyecekleri durumda açık havada kullanmak üzere uyku tulumu vardı.
Bu sabah beĢ saatten daha uzun bir süre kıyıdan uzak iç kesimlerde dolaĢtılar.
Bulabildikleri çakıl tepeciklerinde durup dinlendiler; rüzgâr burada daha güçlü ve daha
soğuk esiyordu; ama burada yürüyebilmek karda ya ela donmuĢ derelerin üstünde yürümekten çok daha kolaydı. Hayatta kalma ihtimallerini yükseltecek hiçbir Ģey
bulamıyorlardı; yeĢil liken ya da kayaların üstünde oluĢan kara yosunları bile yoktu. Irving,
Terör’ün büyük kamarasındaki kütüphanede okuduğu Sör John Franklinen iki ciltlik eserinde yazılanları anımsadı: açlık halinde, kazınmıĢ yosun ve likenlerden b