biçimindeydi, sanki buz testeresi ile kesilmiĢti. Ama gemilerde kullanılan testere üç metre
kalınlığındaki buzu bu kadar düzgün kesemezdi.
Thomas Blanky, "Yemeğimizi burada yiyebiliriz," dedi. "Deniz kenarının keyfini
çıkarın."
Crozier bu derin ve muntazam çukurdan baĢkalarının da rahatsız olup olmadığını
merak ediyordu. "Bir saatlik yolumuz daha var," dedi. "Teğmen Little, grubunuzun baĢına
geçin lütfen."
Yirmi dakika içinde karanlık çökmüĢtü ve Ģimdi buz gibi gökte yıldızlar parıldıyordu.
Önden yürüyen silahlı korumalar Er Hopcraft ve Pilkington en arkadaki Crozier'ın yanına
gelip, "YüzbaĢı, bizi izleyen bir Ģey var," dediler.
Kızaklar yola devam ederken YüzbaĢı dürbününü alıp bir dakika boyunca etrafı
izledi. "Orada, efendim," dedi Pilkington.
"Belki o deliğin içinden çıkmıĢtır, YüzbaĢı. Olabilir mi? Bobby ve ben böyle
düĢünüyoruz. Belki buzun altındaki suyun içindeydi ve bizim geçmemizi bekliyordu. Ya da
o deliğin etrafında oyalanmamızı. Ne dersiniz, efendim?"
Crozier cevap vermedi. Dürbünüyle görebildiği bu yaratık, karanlığın içinde ve fırtına
bulutlarının ardındayken beyaz bir gölgeye benziyordu. Buz bacalarının ve kaya
parçalarının arkasından ilerlerken ne kadar iri olduğu da anlaĢılıyordu.-Dört ayak üstündeyken bile Magnus Manson'dan daha uzundu. Crozier onu dikkatle izlediğinde, doğrulup
iki ayağının üstünde yürümeye baĢladığını fark etti. Sonra yaratık buz bacalarından birine
tırmandı. Crozier onu daha fazla izlemeyecekti, denizcileri yerlerine gönderip dürbününü
kaldırdı. Pilkington ve Hopcraft'a "Kızakların yakınında durun, etrafı gözetleyin ve
silahlarınız hazır olsun," dedi. "Fener kullanmayacaksınız, karanlıkta ne görebiliyorsanız o