tayfalara verilecek bir kurban gibi kolundan tuttu. Çakallara verilecek bir et parçası gibi. Bir
anlamda da aslında tam da böyle yaptı."
"Ne demek istiyorsun?"
"Tayfalara kızı öldürmek istiyorlarsa bunu hemen yapmalarını söyledi... hemen o
anda. Bıçaklarıyla. Tam da yemek yiyip uyudukları o orta güvertede. YüzbaĢı Crozier bunu
hep beraber, subaylarla beraber yapabileceklerini söyledi. Çünkü gemide cinayetin bir
kanser olduğunu, herkes buna katılarak aĢılanmazsa bunun herkese bulaĢacağını
söyledi."
"Çok garip," eledi Bridgens. "Ama bunu adamların kana olan açlıklarını
durdurmasına ĢaĢırdım. Çünkü bir sürü, beyinsiz bir kütledir."
Peglar yine baĢıyla onayladı. "Sonra Crozier Bay Diggle'ı yanına çağırdı." "AĢçıyı
mı?"
"AĢçıyı. Crozier, Bay Diggle'a o akĢam yemekte ne olduğunu sordu. Daha doğrusu
önümüzdeki ay akĢamları ne yiyeceklerini. 'Papara,' dedi Diggle. 'Bir de henüz
zehirlenmemiĢ ve küflenmemiĢ konservelerden geriye ne kaldıysa'"
"Ġlginç," dedi Bridgens.
"Sonra Crozier o gün Terörde olan Doktor Goodsir'e son üç günde revire kaç kiĢinin
düĢtüğünü sordu? 'Yirmi bir' diye yanıtladı Goodsir. Bir tie revirden buraya gelebilen on
dön kiĢi'"
ġimdi baĢıyla onaylama sırası Bridgens'daydı. Sanki Crozier'ın sözü nereye
getireceğini anlamıĢtı.
"Sonra YüzbaĢı dedi ki 'Bu iskorbüttür, çocuklar.' Üç yıldır ilk defa herhangi bir
subay -cerrah, teğmen, hatta çavuĢ- bu sözcüğü yüksek sesle dile getirmiĢ oldu. 'Ġskorpit
belası baĢımızda' dedi YüzbaĢı. "Ve bunun semptomlarını bilirsiniz. Yoksa bilmiyor
musunuz? Ya da bunu düĢünecek cesareti bulamadıysanız kulağınızı dört açın.' Ve
Crozier doktor Goodsir u kızın yanına çağırdı ve ona iskorbütün semptomlarını saymasını
emretti.
"'Ülser' dedi Goodsir," diye devam etti Peglar Erebus’a gelirlerken.'"Vücudunuzun
her yerinde ülser ve kan kaybı. Havuzlar dolusu kan' dedi 'derinizin altında. Derinizden
akıp gider. Daha hastalık kendini göstermeden kan, bulabildiği her boĢluktan dıĢarı akar ağzınızdan, burnunuzdan, gözlerinizden, kıçınızdan. 'Uzuvların riktusu gerçekleĢir' dedi,
'yani önce kollarınız, bacaklarınız ağrımaya baĢlar, sonra kaskatı kesilirler. ÇalıĢmazlar.
Kör bir öküz gibi uyuĢuk olursunuz. Sonra diĢleriniz dökülür' dedi Goodsir ve sustu. Öyle
sessizdi ki, John, elli adamın aldığı nefesi bile duymuyordum. Sadece buzda inleyen
geminin sesi duyuluyordu. 'Ve diĢleriniz dökülürken' diye devam etti cerrah, 'dudaklarınız
siyaha döner ve geriye kalan az sayıdaki diĢinizi gösterecek Ģekilde geriye çekilir. Tıpkı ölü
bir adamın dudakları gibi. Di-Ģetleriniz de çiçek açar, yani ĢiĢer. Ve kokar. Ġskorbüt deyince
akla gelen kötü kokunun kaynağı budur. Çürüyen, içeriden ve dıĢarıdan iltihaplanan
diĢetlerinizden gelir bu koku.'