"Bay Wilson?" diye soruyor Crozier. Marangoz yardımcısını iri cüssesinden, fok
derisi eldivenlerinden ve geyik derisi pantolonundan tanıyor. Bu elbiselerin tüm mürettebat
tarafından giyilmesi tavsiye edilmiĢ ama fanila ve elbiselerinin üzerine bunları giymeyi çok
az kiĢi kabul etmiĢti. Marangoz yardımcısı, yolculukları sırasında Disko Körfezi'ndeki
Danimarka'ya ait Balina Avcıları Merkezi'nde satın aldıkları kurt derilerini kalın elbiselerinin
üzerine dikmiĢti ve bunların kendisini daha sıcak tuttuğunu iddia ediyordu.
"Benim YüzbaĢım," dedi Wilson. Mürettebatın en ĢiĢmanlarından biri olan Wilson bir
eliyle feneri, diğer eliyle kolunun altına sıkıĢtırdığı marangoz kutusunu taĢıyordu.
"Bay Wilson, Bay Honey'e kendisini çağırdığımı ve onu en alt güvertede beklediğimi
söyler misin?"
"Emredersiniz. En alt güvertenin neresinde bekleyeceksiniz, YüzbaĢım?"
"Ölüler Odası'nda olacağım."
"Emredersiniz." Wilson'un gözlerini aydınlatan fener ıĢığı marangoz yardımcısının
merakını ele veriyordu.
"Bay Honey'e manivelayı da getirmesini söyle." "Emredersiniz."
Crozier biraz yana çekiliyor ve orta güverteye çıkacak olan iri yapılı adamın geçmesi
için iki küçük varilin arasına biraz sıkıĢıyor. YüzbaĢı marangozu boĢ yere uyandırıyor
olabileceğinin farkında - adam güneĢ doğmadan boĢ yere elbisesini giymek zorunda
kalabilir. Ama Crozier'ın Ģüphelendiği bir Ģey var ve marangozu daha sonra rahatsız
etmektense Ģimdi uyandırmayı tercih ediyor.
Wilson büzülerek üst kapağı açınca, Crozier da alt kapağı açıp en alt güverteye
iniyor.
En alt güverte buz seviyesinin altında bulunduğu için hemen hemen dıĢarısı kadar
soğuk sayılır. Ayrıca en alt güverte diğerlerine göre hepten karanlık; alacakaranlık, yıldızlar
ya da ay mutlak karanlığı aydınlatamıyor. Hava kömür tozu ve dumanıyla kaplı - Crozier
bir cadının pençesi gibi fenerinin etrafında dans eden toz parçacıklarını seyrediyor — ve
bir lağım kadar pis kokuyor. Arkadaki karanlıktan bir parçalanma ve kayma sesi geliyor
ama Crozier bunun kazana kürekle atılan kömürlerden gelen ses olduğunu biliyor.
Kazandan gelen ısı ayak hizasına gelen kirli suyun donmasını ancak engelleyebiliyor.
Tayfaların günde altı saat kömür yakmasına rağmen, ileride, pruvanın buza daha derinden
girdiği yerde, neredeyse otuz santimlik buzlu su var. Terör, sanki canlıymıĢçasına, örneğin
Bay Diggle'ın sürekli çalıĢan ocağı gibi aletlerini çalıĢtırarak terliyor. Orta güverte her
zaman nemli ve zaman zaman buz tutuyor; alt güverte donmuĢ durumda; en alt güverte
ise her yerden buz sarkan, bilek hizasına gelen buzlu sularıyla sanki bir dehliz. Her iki
köĢeye yerleĢtirilmiĢ yirmi bir tane siyah renkte demir su tankı da burayı iyice soğutuyor.
Yola çıktıklarında otuz dört ton taze suları vardı, Ģimdi ise tanklar zırhlı buzdağlarına
dönüĢmüĢ durumda ve demire dokunmak derinin kopup gitmesi anlamına geliyor.
Devasa bir adam olan Magnus ManĢon, Er Wilkes'in dediği gibi, merdivenin dibinde
oturarak değil, ayakta bekliyor. ManĢon, alçak tavan nedeniyle baĢını ve omuzlarını hafif
eğmiĢ. Solgun, yumru yüzü ve uzamıĢ sakalları Crozier'a Galler peruğu takılmıĢ çürük,