"Pekâlâ," dedi sonunda. "Devam edin." Adamlar tekrar baĢlarına maskelerini
geçirirken ekledi. "Eğer Sör John'un saatine bir Ģey olursa Tanrı yardımcınız olsun."
"AnlaĢıldı, komutanım," dedi çevresindeki maskeli tayfalar.
Crozier menekĢe rengi odadan, korkunç siyah odanın bulunduğu yere son bir kez
baktı -elli bir yıllık melankolik yaĢamında neredeyse hiçbir Ģey onu bu kadar sıkıntıya
boğmamıĢtı- ve beyaz odadan turuncu odaya, turuncu odadan, yeĢil odaya, yeĢil odadan,
mor odaya, mor odadan, mavi odaya ve geniĢleyen mavi odadan karanlık buza doğru
yürüdü.
Crozier bu boyalı yelken karmaĢasından uzaklaĢtıktan sonra nefes alabildiğini
hissetti ancak.
YüzbaĢı Erebııs'a ve gemideki buz rampanın üzerinde duran ağır elbiseli figüre
doğru ilerlerken önünde duranlar ona yol verdiler.
YüzbaĢı Fitzjames rampanın üstündeki küpeĢtede yalnız baĢına duruyordu. Pipo
içiyordu. "Ġyi akĢamlar, YüzbaĢı Crozier."
"Ġyi akĢamlar, YüzbaĢı Fitzjames. ġu... Ģu... Ģeyin içine girdiniz mi hiç?" Uygun bir
kelime bulamadığı için arkasındaki ıĢıklı, renkli Ģehri ve onun arkasındaki halat ve direkleri
eliyle gösterdi. MeĢaleler parlak bir biçimde yanıyordu.
"Evet., gördüm," dedi Fitzjames. "Gerçekten tayfaların dâhice yaratıcılığını
gösteriyor bence."
Crozier'ın buna söyle