bir biçimde rahatsız ediciydi. Odadaki tek mobilya, ortaya yerleĢtirilen sandıklardan ibaretti.
Bu odadaki birkaç kuĢ, korsan ve eskici kılıklı tayfa beyaz odadan getirdikleri cam
kadehlerden içki içip, etraflarına bakınıp, diğer odalara dağıldılar.
MenekĢe rengi odanın arkasındaki son odada hemen hemen hiç ıĢık yoktu.
Crozier menekĢe rengi odadan sağa doğru keskin bir dönüĢ yaptı ve neredeyse
tamamen karanlık bir odada buldu kendini.
Hayır, bu doğru değil, diye fark etti. Tıpkı diğer odaların dıĢında olduğu gibi bu
odanın da dıĢında meĢaleler yanıyordu ama oda siyah olduğu için meĢalenin ıĢığı pek
anlaĢılmıyordu. Crozier gözlerinin karanlığa alıĢmasını bekledi ve etrafını biraz daha iyi
görmeye baĢladıktan sonra ĢaĢkınlıktan iki adım geri attı.
Ayaklarının altında buz yoktu. Sanki Kutup Denizi'nin siyah sularında yürüyordu.
YüzbaĢı birkaç dakika sonra hileyi anladı. Denizciler kazan dairesinden ve kömür
deposundan kömür tozu almıĢlar ve buraya serpmiĢlerdi. Denizciler inatçı ilkbaharlarda ya
da yazlarda buzun daha hızlı çözülmesini sağlamak için bunu yaparlardı. Ama havanın
eksi yüz dereceyi bulduğu bu güneĢsiz günlerde bunu yapmak bir iĢe yaramazdı. Bunun
yerine tayfalar, kömür to