"Onu izlememizi istiyor," diye mırıldandı Bates. "Bizi bekliyor."
Crozier çılgınca bir gülümsemeyle ve hırıltıyla diĢlerini gösterdi. "O halde onu hayal
kırıklığına uğratmayalım," dedi. "Yaratığın peĢinden gitmek için bundan iyi fırsat olmaz.
Buzda adamlarımız var. Yeterli sayıda fenerimiz var. Ayrıca deniz piyadeleri gidip daha
fazla tüfek alabilirler. Ġzler de çok taze."
"Fazla taze," diye mırıldandı OnbaĢı Hedges.
Crozier kükrercesine emirler verdi. Bazı adamlar silah getirmek için gemilere gittiler.
Diğerleri deniz piyadelerinin etrafında toplanıp av takımları oluĢturdular. ÇalıĢma
yerlerindeki meĢaleler ve fenerler av takımlarına verildi. Doktor Stanley ve Doktor
McDonald Robert Orme Sergeant'ın hâlâ hayatta olma ihtimaline karĢı ya da baĢkalarının
da yaralanabileceği düĢünülerek çağrılmıĢlardı. Ġkincisi birincisine göre daha yüksek bir
ihtimaldi.
Hickey eline bir tüfek alınca Teğmen Irving'i "kazayla" vurmayı düĢündü. Ama genç
subay artık hem ona hem de Manson'a Ģüpheyle yaklaĢıyordu. Hickey birkaç kez bu
züppenin Magnus'u endiĢeli bakıĢlarla süzdüğünü fark etti. Daha sonra Crozier onları ayrı
av takımlarına dağıttı. Irving ister Magnus'u tam kendisine saldırmak üzereyken bir an
görmüĢ olmuĢ olsun, ister bir Ģeylerin yolunda gitmediğini sezmiĢ olsun, Hickey genç
subaya tuzak kurmanın artık daha zorlaĢtığını biliyordu.
Ama bunu yapmalıydılar. Hickey, John Irving'in korkup en alt güvertede gördüklerini
Crozier'a rapor etmesinden korkuyordu. Onun canını sıkan alacağı ceza değildi.
Bugünlerde bu sebeple denizcileri pek asmıyorlardı. Onu rahatsız eden aĢağılanmaktı.
Kalafatçı yardımcısı Cornelius Hickey alçalmak istemiyordu.
Irving'in savunmasız kaldığı bir anı kollayacak, gerekirse onu kendisi öldürecekti.
Geminin cerrahları adamın öldürüldüğünü fark etseler bile bu çok önemli değildi. ĠĢler
zaten rayından çıkmıĢtı. Ölüler Odası'na bir de Irving'in girmesi çok bir Ģeyi değiĢtirmeyecekti.
Sonuçta, Bay Sergeant'ın cesedi bulunamadı. Kan izleri ve elbise parçaları giderek
dikleĢen buzdağının ortasından itibaren görünmemeye baĢlamıĢtı. Ama bu arama
sırasında kimse ölmemiĢti. Birkaç adam soğuk yüzünden baĢparmağını kaybetmiĢti
sadece. Herkes titriyordu ve bir dereceye kadar donmuĢtu. Sonunda, yemek yemeleri
gereken saatten bir saat sonra aramayı bıraktılar. Hickey o gün öğleden sonra Teğmen
Irving'i görmemiĢti.
Terör'e dönerken Magnus ManĢon Hickey'i ĢaĢırttı. Rüzgâr arkalarından uluyordu
ve deniz piyadeleri tüfeklerini ateĢlemeye hazır halde ilerliyordu.
Hickey yanındaki dev adamın ağladığını fark etti. Magnus'un gözyaĢları sakallı
yanağının üzerinde donuyordu.
"Ne oldu?" diye sordu Hickey.
"Bu çok acı, Cornelius."
"Nedir acı olan?"