Nereden gitmeli?
Burada, geminin pruvasından on beĢ metre ötedeki buz karmaĢası buz
yığınlarından ve rüzgârın biçimlendirdiği buz bacalarından oluĢuyordu. Bayan Sessizlik
herhangi bir yöne gitmiĢ olabilirdi. Ama geminin önündeki buz tünelinden çıkınca karĢısına
çıkan düz yoldaki buz sanki biraz üzerine basılmıĢ gibiydi. Ayrıca bu yol gemiden
görülmüyordu. Irving ayağa kalktı, levyeyi sağ eline aldı, batıya doğru ilerleyerek kaygan
buzda yürüdü.
Eğer bu dünya dıĢından gelen sesi duymasa kadını hiç bulamazdı.
ġimdi gemiden yüzlerce metre uzakta, buz labirentinin içinde kaybolmuĢtu; daha
önce basılmıĢ gibi duran mavi buz uzun süreden beri yok olmuĢ ya da kendisine benzer
baĢka yollara karıĢmıĢtı. Dolunay ve yıldızlardan gelen ıĢık her Ģeyi gün gibi aydınlatmasına rağmen karda hiçbir hareket, hiçbir ayak izi görmemiĢti.
Sonra dünya dıĢından geliyormuĢ gibi duyulan inlemeler baĢladı.
Hayır, diye fark etti olduğu yerde kalarak ve baĢtan aĢağı titreyerek - dakikalardır
soğuktan titriyordu ve Ģimdi titremesi artmıĢtı. Bu bir inleme değildi. Bu, bir insandan
çıkacak ses değildi. Bu, son derece garip bir müzik aletinden gelen melodik olmayan
seslerdi... Biraz gayda, biraz borazan, biraz obua, bir flüt, biraz da insan sesi. Düzinelerce
metre öteden duyulacak kadar yüksek bir sesti bu ama neredeyse kesinlikle geminin
güvertesinden duyulamazdı. - özellikle de bugün rüzgârın alıĢılmadık biçimde güney
doğudan esmesi nedeniyle. Bununla birlikte tüm o sesler tek bir enstrümandan çıkıyor
gibiydi. Irving daha önce buna benzer bir Ģey duymamıĢtı.
Ses aniden baĢlıyor, cinselliği hatırlatacak biçimde yükseliyor, sonra beklenmedik
biçimde kesiliyordu. Bir müzik notası kitabından takip edilirmiĢ gibi değil, keyfi bir biçimde
çalınıyormuĢ gibiydi. Müzik, YüzbaĢı Crozier'ın Terör ve Erebus arasında ısrarla düz
tutmak istediği pürüzlü yolun otuz metre kuzeyindeki yüksek bir basınç sırtının yakınında
bulunan bir buz bacası tarlasından geliyordu. Bu gece kimse Terör-Erebus arasındaki
yolda çalıĢmıyordu. Irving, donmuĢ okyanusta yalnızdı. Daha doğrusu o müziği çalan her
kimse, onunla beraberdi.
Mavi buz yükseltileri ve yüksek buz bacaları arasından çömelerek ilerledi. Ne
zaman baĢka Ģeyler düĢünse dolunaya bakardı. Irving'in karada ve kısa deniz görevlerinde
gördüğü ayın aksine burada gördüğü sarı küre yıldızlı geceye düĢen bir baĢka gezegen
gibi duruyordu. Ayın etrafındaki hava soğuktan titriyor gibiydi; sanki atmosferin kendisi de
donmak üzereydi. Havadaki buz kristalleri ayın etrafını çeviren iki haleye dönüĢmüĢtü. Her
iki halenin de alt tarafı etraftaki basınç sırtları ve buzdağları tarafından kapatılıyordu.
DıĢarıdaki hale, etrafında gümüĢ bir yüzüğün üstüne yerleĢtirilmiĢ elmaslar gibi rengârenk
parlıyordu.
Teğmen bu türden görüntülere Kuzey Kutbu'nda geçirdiği kıĢlar boyunca Ģahit
olmuĢtu. Buz uzmanı Blanky bunun tıpkı elmas içinde kırılan ıĢık gibi buz kristalleri içinde
kırılan ay ıĢığı olduğunu söylemiĢti ama Irving o garip müzik aletinden gelen müzikle
karıĢan, mavi buz üzerinde parlayan bu görüntülere dinsel bir hayranlıkla bakıyordu. Müzik