Test Drive | Page 199

Nereden gitmeli? Burada, geminin pruvasından on beĢ metre ötedeki buz karmaĢası buz yığınlarından ve rüzgârın biçimlendirdiği buz bacalarından oluĢuyordu. Bayan Sessizlik herhangi bir yöne gitmiĢ olabilirdi. Ama geminin önündeki buz tünelinden çıkınca karĢısına çıkan düz yoldaki buz sanki biraz üzerine basılmıĢ gibiydi. Ayrıca bu yol gemiden görülmüyordu. Irving ayağa kalktı, levyeyi sağ eline aldı, batıya doğru ilerleyerek kaygan buzda yürüdü. Eğer bu dünya dıĢından gelen sesi duymasa kadını hiç bulamazdı. ġimdi gemiden yüzlerce metre uzakta, buz labirentinin içinde kaybolmuĢtu; daha önce basılmıĢ gibi duran mavi buz uzun süreden beri yok olmuĢ ya da kendisine benzer baĢka yollara karıĢmıĢtı. Dolunay ve yıldızlardan gelen ıĢık her Ģeyi gün gibi aydınlatmasına rağmen karda hiçbir hareket, hiçbir ayak izi görmemiĢti. Sonra dünya dıĢından geliyormuĢ gibi duyulan inlemeler baĢladı. Hayır, diye fark etti olduğu yerde kalarak ve baĢtan aĢağı titreyerek - dakikalardır soğuktan titriyordu ve Ģimdi titremesi artmıĢtı. Bu bir inleme değildi. Bu, bir insandan çıkacak ses değildi. Bu, son derece garip bir müzik aletinden gelen melodik olmayan seslerdi... Biraz gayda, biraz borazan, biraz obua, bir flüt, biraz da insan sesi. Düzinelerce metre öteden duyulacak kadar yüksek bir sesti bu ama neredeyse kesinlikle geminin güvertesinden duyulamazdı. - özellikle de bugün rüzgârın alıĢılmadık biçimde güney doğudan esmesi nedeniyle. Bununla birlikte tüm o sesler tek bir enstrümandan çıkıyor gibiydi. Irving daha önce buna benzer bir Ģey duymamıĢtı. Ses aniden baĢlıyor, cinselliği hatırlatacak biçimde yükseliyor, sonra beklenmedik biçimde kesiliyordu. Bir müzik notası kitabından takip edilirmiĢ gibi değil, keyfi bir biçimde çalınıyormuĢ gibiydi. Müzik, YüzbaĢı Crozier'ın Terör ve Erebus arasında ısrarla düz tutmak istediği pürüzlü yolun otuz metre kuzeyindeki yüksek bir basınç sırtının yakınında bulunan bir buz bacası tarlasından geliyordu. Bu gece kimse Terör-Erebus arasındaki yolda çalıĢmıyordu. Irving, donmuĢ okyanusta yalnızdı. Daha doğrusu o müziği çalan her kimse, onunla beraberdi. Mavi buz yükseltileri ve yüksek buz bacaları arasından çömelerek ilerledi. Ne zaman baĢka Ģeyler düĢünse dolunaya bakardı. Irving'in karada ve kısa deniz görevlerinde gördüğü ayın aksine burada gördüğü sarı küre yıldızlı geceye düĢen bir baĢka gezegen gibi duruyordu. Ayın etrafındaki hava soğuktan titriyor gibiydi; sanki atmosferin kendisi de donmak üzereydi. Havadaki buz kristalleri ayın etrafını çeviren iki haleye dönüĢmüĢtü. Her iki halenin de alt tarafı etraftaki basınç sırtları ve buzdağları tarafından kapatılıyordu. DıĢarıdaki hale, etrafında gümüĢ bir yüzüğün üstüne yerleĢtirilmiĢ elmaslar gibi rengârenk parlıyordu. Teğmen bu türden görüntülere Kuzey Kutbu'nda geçirdiği kıĢlar boyunca Ģahit olmuĢtu. Buz uzmanı Blanky bunun tıpkı elmas içinde kırılan ıĢık gibi buz kristalleri içinde kırılan ay ıĢığı olduğunu söylemiĢti ama Irving o garip müzik aletinden gelen müzikle karıĢan, mavi buz üzerinde parlayan bu görüntülere dinsel bir hayranlıkla bakıyordu. Müzik