sadece iki metre aĢağı kaydı, sonra kendisini geriye kalan son ana direğin tepesine doğru
çılgınca çekmeye baĢladı.
Altındaki yaratık kükredi. Ardından ikinci direk yelkenleri, palangaları ve halatlarıyla
beraber yere çarptı. Yaratığın kükremesi yere düĢen direğin çıkardığı sesten daha
güçlüydü.
Blanky'nin tutunduğu halat ana direğin sekiz metre dıĢında dururdu. Oraya, yukarı
çıkan denizciler aĢağı çabuk inebilsin diye konmuĢtu. Tırmanmak için değil, inmek için
yapılmıĢtı. Ama Blanky ona tırmandı. Halatın buzla kaplı olmasına, rüzgâra ve sağ elinin
parmaklarını artık hissedememesine rağmen, tropik bir akĢamda yemekten sonra en üst
direklerde arkadaĢlarıyla ĢakalaĢan on dört yaĢındaki miçolar gibi çabucak tırmanmıĢtı
halata.
Direğin en sonuna kadar gelemedi. Üst taraflar fazla buzluydu. Ama orada da
yelken halatlarını buldu, ilk çıktığı halatı bırakıp direğin altındaki bol, katlanmıĢ yelkene
çıktı. Bulunduğu yerden buzlar kırılıyor, altındaki güverteye çarpıyordu. Blanky bir vurma
ve darbe sesi duyar gibi oldu - ya da duymak istedi. Sanki Crozier ve tayfalar ellerindeki
baltalarla güverteye açılan kapağı kırmaya çalıĢıyorlardı.
DonmuĢ yelkenlere bir örümcek gibi tutunan Blanky aĢağıya ve soluna baktı. Ya kar
yağıĢı azalmıĢ ya da gözleri karanlığa alıĢmıĢtı. Ya da her ikisi birden gerçekleĢmiĢti.
Yaratığın kütlesini görebiliyordu. Direğin üçüncü ve son kısmına tırmanıyordu. Ana direkteki o Ģey öylesine büyüktü ki Blanky onu çok ince bir fidana çıkmaya çalıĢan bir kediye
benzetti. Tabii pençelerini buzun, meĢenin ve orta boy bir top mermisinin girmeyeceği
demirin derinlerine geçirerek tırmanması dıĢında kediye benzer bir hali yoktu.
Blanky yelkenin ucuna doğru ilerliyor, ilerlerken aĢağıya buzları düĢmesine,
yelkenin gerilmesine neden oluyordu.
Altındaki dev yaratık üçüncü direğin seviyesine ulaĢmıĢtı. Blanky direğin ve
yelkenlerin titreyiĢini, sonra üzerlerindeki baskıya dayanamayıp yana doğru yatmaya
baĢlayıĢını hissetti. Blanky, o Ģeyin büyük ön ayaklarını direklere yaklaĢtırdığ