duymama kısmını ise görmezden gelmiĢti. Ama bunun doğru olduğunu biliyordu. Herkes
onu severdi. Kimse ona saygı duymazdı.
Van Diemen Adası'ndan döndükten sonra da kimsenin saygısını kazanamadı.
Tazmanya hapishanesindeki olaylardan ve bundan sonra iĢleri berbat ettikten sonra da.
Ġkinci büyük seferine çıktığı sırada ilk karısı Eleanor ölmek üzereydi.
Franklin onun öldüğünü biliyordu. Karısı da bunun farkındaydı. Eleanor'un hastalığı
nikâhlarından beri adeta onlara eĢlik eden üçüncü bir kiĢi gibiydi - kadın bir savaĢta ya da
seferde öleceğini tahmin ettiği Franklin'den önce öleceğini biliyordu. Yirmi iki ay süren
evlilikleri sırasında Eleanor, yine Eleanor adını verdikleri bir çocuk doğurmuĢtu. Bu,
Franklin'in tek çocuğuydu.
Karısının vücudu küçük ve güçsüzdü ama buna rağmen son derece enerjik ve cesur
biriydi. Her öksürüğünden sonra eline kan gelmesine ve sonunun yakın olduğunu
bilmesine rağmen kocasına ikinci seferine çıkmasını, önce karadan ilerleyip, Kuzey
Amerika kıyıları boyunca yelken açıp daha sonra 'Kuzey-Batı Geçidi'ni bulmasını söyledi.
Ölürken kocasının uzak bir yerde olmasının daha iyi olacağını söyledi ona. Franklin ona
inandı. Ya da en azından inanmak istedi.
Çok dindar biri olan John Franklin Eleanor'un o ayrılmadan ölmesi için dua etti. Ama
Eleanor ölmedi. 16 ġubat 1825'de yola çıktı, Büyük Esir Gölü'nden geçerken ona
mektuplar yazdı. New
York ve Albany'de yazdığı bu mektupları postaladı ve 24 Nisan'da,
Penetanguishene'deki Ġngiliz Donanma kıĢlasında kansının ölüm haberini aldı. Eleanor,
Franklin yola çıktıktan kısa süre sonra ölmüĢtü.
1827'de seferden döndüğünde Eleanor'un arkadaĢı Jane Griffin onu bekliyordu.
Franklin gribe yakalanmadan neredeyse bir hafta önce -hayır tam olarak bir haftabir Donanma resepsiyonu vardı. Kaptan Sör John Franklin ve Erebus ile Terör gemilerinde
görevli subaylar doğal olarak bu resepsiyona katılmıĢlardı. Bu sefere katılacak siviller de Erebus'un buz uzmanı James Reid, Terör'ün buz ustası Thomas Blanky ve hesap
memurları, doktorlar, veznedarlar- yerlerini almıĢlardı.
Sör John yeni uzun ceketi; mavi, altın çizgili pantolonu, altın apoletleri, tören kılıcı
ve eski Ģapkasıyla göze dolduruyordu. Sık sık Donanmanın en yakıĢıklı erkeği olarak adı
geçen Erebus gemisi komutanı James Fitzjames her zamanki gibi çarpıcı ve alçakgönüllüydü. Bir savaĢ kahramanı olan Fitzjames o gece herkesi çok etkiledi. Francis
Crozier ise her zaman olduğu gibi resmi, ne yapacağını bilemez, melankolik ve biraz
sarhoĢtu.
Ama Jane yanılıyordu. 'Kutup Konseyinin üyeleri Sör John Franklin'in arkadaĢları
değildi. Aslında fiilen Kutup Konseyi diye bir Ģey de yoktu. Gerçek bir kurum olmaktan çok
onursal bir topluluk sayılırdı ama aynı zamanda bütün Ġngiltere'nin en seçkin yaĢlıları
burada toplanmıĢtı.
Franklin, subaylar ve efsanevi Kutup Konseyi'nin uzun boylu, sıska, gri saçlı üyeleri
resepsiyonda toplanmıĢtı.