Temmuz 2019 temmuz2019 | Page 27

Gecenin nasipsizi bendim… Doğru okudunuz. Ben. Keşke İstanbul’da, Ankara’da yaşasaydım da ben de karşı dursaydım hâinlere karşı. Mustafa Amca’nın bahsettiği “Görüyon değ mi Türk’ü?” dediği Türk’ten biri de ben olsaydım. Hainlerin açtığı ateşle vurulsaydım… 15 Temmuz gecesi kanlar içinde kalsaydım ama kanım kurtarsaydı vatanı, milleti, ezanı, bayrağı… Demokrasi şehitleri Yazımın son kısmında şunları söylemek istiyorum: 16 Temmuz sabahından itibaren televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde ya da siyasîlerin verdiği demeçlerde katnem, kötü, yakışıksız 2 kelime vardı. “Demokrasi şehitliği” Hayır, bâtılın şehidi olmazdı. 15 Temmuz mücâdelesi bâtıl değildi. Âdeta bir cihaddı. İşgâle karşı bir direnişti. Halk imandan, İslâm’dan bahsediyordu. Ölürken kelime-i şehâdet getiriyor, Allah diyor, gülüyordu. Demokrasilerde ise ölürken gülünmezdi ki! Halk şehâdet diyordu. Allahû Ekber diyordu. Demokrasinin, rejimin bir Allah’ı mı vardı? Hayır! 15 Temmuz küfre karşı imanın, küffâra karşı mü’minlerin savaşıydı. ATM önünde kuyruk olanlar, demokratikti. Benzinlikleri yağmalayanlar, bakkalları boşaltanlar… Ezan okuyor, salâ veriyor diye imamları, müezzinleri tartaklayanlar demokrasicilerdi. 15 Temmuz’da şehidler, gaziler ne yaptılarsa vatan elden gitmesin, bayrak gökten inmesin, ezanlar minârelerden dinmesin diye yapmışlardı. Evde oturanlardı demokratikler. Süs havuzundan abdest alıp silahlara karşı durmayı demokrasiyle açıklayamazsınız. Vatan için Türkiye’nin câmiîlerde selâ verilirken: “Bu saatte selâ mı verilir? Uyuyanlar, uyansalar sabah ezanı okunuyor sanıp, namazı kılıp yatsalar; hesabını kim verecek” diyenlerdi demokratikler! Türkler son destanından 94 yıl sonra bir destana daha imza atmışlardı ve işte vatanı düşmandan korumuşlardı. Türkler bildiğimiz gibiydi. 27