Kanım damarlarımda durmadı. Titreyerek “Allahû Ekber” diye bağırdım gayr-i ihtiyâri…
Sanki cenge gidiyordum. Tekbir alarak ilerledik. Cadde insandan geçilmiyordu. Türk
bayrakları, tekbirler…
Darbeden birkaç gün sonra rütbelilerin sıktığı 3 kurşunla gazi olan Mustafa Zorova ne
demişti:
“Görüyon değ mi Türk'ü, Bizde bu iman oldukça bizi kimse yenemez.” Meselenin aslı
buydu işte. İman… Türklük… Milliyetperverlik… Vatanperverlik… İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nin avlusundaki süs havuzundan abdest alıp gidenler var ya; işte iman o idi.
Direkt ölüme gidiyorlardı, hiç artlarına bakmadan. Anam, babam, eşim, çocuğum diye
düşünmeden… Çanakkale’de, İstiklâl Savaşı’nda da şuûr bu değil miydi? O selâlarla
birbirine tutunmadı mı halk? Yanlarında birer birer düşüyordu, adını bile bilmediği vatan
delisi arkadaşları ama bırakmıyordu işte yiğitler… Safiye Bayatlar üniformalı, tepeden
tırnağa silahlı askerlerin önünde duruyordu. O gece, askerlerin vurduğu bir gençle
ilgilenirken vurulan ve bacağını kaybeden Derya Ovacıklı diyordu ki:
“Bir bacak hiç önemli değil. Canımız bu vatana fedâ olsun!” Bunu neyle ölçebilirsiniz ki?
Şan mı dersiniz, şöhret mi dersiniz, siyaset, demokrasi mi dersiniz, makam kavgası mı
dersiniz?
Hele tonlarca ağırlıkta tankların altında can verenler… Delilikti bu… Bizim milletimiz de
vatan sevmenin delisiydi ya!
Ömer Halisdemir
Darbenin seyrini değiştiren isim Niğdeli Ömer Halisdemir idi. Gıpta ettiğim, vurulduğum,
hayran olduğum isim… Komutanı Zekâi Aksakallı’nın sözü ölüme varan:
“Sana, vatanımız ve milletimiz adına tarihi bir görev veriyorum. Tuğgeneral Terzi vatan
hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şahadet var.
Biliyorsun seninle 20 yıllık beraberliğimiz var. Hakkını helal et.” sözleri üzerine:
Ömer Başçavuş, vakur bir sesle Zekai Paşa'ya hitaben:
"Baş üstüne komutanım, hakkım helal olsun. Siz de helal edin" dedi ve planını kurdu.
Hain Semih Terzi’den saklanacak karargâha girerken de alnından vuracaktı. Vurdu haini ve
kendisi de 30 kurşunla şehâdete erdi. Rûhu şâd olsun!
26