Telmih Dergisi 1. Sayı Şiir, Hikaye, Makale, Fotoğraf | Page 40
SİBEL UNUR ÖZDEMİR
|| ŞÜKÜRLER OLSUN ||
Apartman kapısını açtım önce, gri renkteki demir kapıyı. Minare merdivenlerine
benzeyen dar merdivenlerden tırmanmaya başladım. Apartman görevlisi merdivenleri siliyordu. Beni görünce kenara çekildi. Kim olduğumu merak etti hiç şüphesiz. “Kolay gelsin.” diyerek yukarıya doğru kıvrıldım.
İşte halamın kapısının önündeyim. Maun renkli
çelik kapının önünde…
çatı altında. Şimdi nerede, ne yapıyor acaba?
Özledim onu.”
“Bütün gece uyumadı.” diyor Yatak kımıldanarak.
“Ben de özledim Papatya Kardeş,” diyerek iç
çekiyor pencerenin önündeki Mor Menekşe
“her gün su verirken yapraklarımı okşar, konuşurdu benimle. İyidir inşallah.”
“Çok sancısı vardı.” diye ekliyor Telefon “
Bana kadar yürüyemedi.”
“Ne kadar çok korktu. O yüzden sabaha kadar
dokunmadı elektrik düğmesine. Ben de tüm
gücümle ışıldadım. Kucaklamak istedim ama
tavandan aşağı inemedim.”
“İnşallah.” diye söze karışıyor Nilüfer.
“Ambulans geldiğinde ben de korktum. Size
belli etmedim ama…” deyiveriyor Dikiş İğnesi.
“Gece boyunca bacağı şişmesin diye uğraştım
durdum. Üşütmemeye dikkat ettim biliyorsunuz hepiniz. Artık eriyorum işte.” diyerek sızlandı Buz Torbası.
“Sessiz olun gelen var.” diye uyarıyor kısık bir
ses tonuyla Bilge Kitap arkadaşlarını.
İlk defa zili çalmıyorum. İlk defa halam gülen
gözleriyle karşılamıyor beni. İlk defa beni sarmalayan sesini duymuyorum. Ev bomboş..
İçimde garip bir duygu yeşeriyor. Aman Tanrım! Düşünmek bile istemiyorum. Çok korkunç, çok.
“Tanıdım bu kızı,” diyor Bilge Kitap “yeğeni.
Gelip giderdi arada.”
Elimdeki anahtarı önce üst deliğe sokuyorum.
Biraz zorlanmakla beraber döndürüyorum kilidin içinde. Alttaki delik beni fazla uğraştırmıyor.
Menekşe: “Kötü düşmüş. Kalçası nasıl da
mosmordu.”
“Sorma Menekşe Kardeş. Bacağı da yara bere
içindeydi.” diyor masanın üzerindeki papatyalar.
Papatya: “Beni de çok severdi. Kurudum da
kıyamadı atmaya. Bak hala buradayım, bu
İçeriye giriyorum.
Telefon: “Evet… Evet bildim. Elimizde büyüdü bu kızcağız. Bak ne vefalı.”
Gözlerim dolaşıyor köşelerde. Her yanda halamın parmak izleri, ayak izleri. Ondan bir koku,
ondan bir renk. Belki de eşyaları merak ediyorlardır onu? Özlüyorlardır bel ki de. Belki de
konuşuyorlardı kendi aralarında “Nerede Müzeyyen Hanım?” diye. Konuşuyorlardı da ben
gelince mi sustular?
Her şey yerli yerinde. Eşyalar bildik yerlerinde. Tablolar, fotoğraflar duvarda. Biblolar,
minyatür bebekler büfenin içinde. Salonun orta
yerindeki ahşap sehpanın üzerinde duran su
dolu kabın içinde yüzen nilüfer çiçeği. İrili
ufaklı süsler. Pek çok kitap. Çoğu okunmuş.
TELMİH | 38 | SAYI:1 YIL:1