Telmih Dergisi 1. Sayı Şiir, Hikaye, Makale, Fotoğraf | Page 41

Okuyayım, diye bana verilmiş. Masanın üzerinde sarıpapatyalar. Abajur solgun. Koltuklar boş. Öksüz kalmış pencerenin önündeki menekşeler, susuz. Halılar üzerinde gezinecek bir çift ayağı bekliyor. Vestiyerde bir hırka asılı, birkaç terlik var rafta. Misafir yok. Gazetelikte dergiler. Üst üste istiflenmiş gazeteler. Yatak odasına geçiyorum. Geceliği ve şalı katlanmış bir şekilde başucunda duruyor. Yatağı örtüyorum. Hasır sepetin içinde renkli ipler var. Simli olanı dikkatimi çekiyor. Üzerine dikiş iğnesi iliştirilmiş. Kim bilir hangimize bir şey dikecek, ne örecek ya da eski bir bluzu yenilemek için yakasına, kol ağzına süs yapacak. Televizyon öylece duruyor olduğu yerde. Üzeri bir örtüyle örtülmüş tozlanmasın diye. Koltuk boş. Telefon çalmıyor. Uzanıp tülü çekiyorum evde kimsenin olmadığı anlaşılmasın diye. Kendimce bir hareket işte. Ev sessiz, çok sessiz. Sadece, sadece duvar saatinin sesi yaşam olduğunu fısıldıyor bu evde. Bir buçuğu gösteriyor saat. Derin bir nefes alıyorum bu sesi duymaya başladığım andan itibaren. Çok şükür! Şükürler olsun ki hâlen ses var bu evde. Beyaz sehpayı arıyor gözlerim. Yatağın hemen yanında. Merhemi, yeşil kadife kabındaki yakın gözlüğünü, küçük radyoyu ve kitabını alıyorum. Mutfağa geçiyorum. Birkaç parça bulaşık var evyenin içinde. Yıkamak istiyorum ama işe dönmem gerek. Zaman dar. Öğle arası kaçıp gelmişim. Yine gelirim bir ara, diye düşünüyorum. Buzdolabını açıyorum. Almam gerekenleri dolduruyorum bir poşetin içine. Evet… Her şey tamam. Halamın tüm istediklerini yerleştirdim poşetlere. Son bir kez bakıyorum halamın elinin değdiği her köşeye. Büyük bir sevinç hissediyorum içimde bir yerlerde. Onu az sonra göreceğimi bilmenin verdiği büyük bir mutlulukla çıkıyorum evden. Önce alttaki kilide yerleştiriyorum anahtarı, sonra üsttekine. Kilitledim eminim ama kontrol ediyorum yeni baştan. Ne de olsa bana emanet. Elimde poşetler dikkatlice inmeye çalışıyorum dar merdivenlerden. Apartman görevlisi “Ben henüz bitiremedim temizliği.” diyor. Az önce selam vermeme sevinmiş belli. Merak ettiğini okuyorum gözlerinden. Öyle ya, kimim ben? Eli boş geldim, dolu gidiyorum. Daha fazla merakta bırakmak istemiyorum onu. Müzeyyen Hanım’ın yeğeniyim ben.” diye söze başlıyorum. “Ona değil, kardeşine benziyorsun.” diyor. Gülümsüyorum. “Aslında babaanneme benzerim.” derken yanından geçiyorum. “Selam söyle Müzeyyen Abla’ya.” diyerek acil şifalar diliyor. Söylerim.” diyorum. Selamı söyleyebileceğim için seviniyorum. “İyi günler.” dedikten sonra ilerliyorum apartmanın çıkış kapısına doğru. “Daha iyi olmalı.” diyor Hasır Sepet. “Evet! İyi olmalı. Yoksa… Bu kızcağız neden yüklenip götürsün ki bu kadar eşyayı?” derken ciddi bir edaya bürünüyor Bilge Kitap. “Çok şükür… Çok şükür.” diyor Papatya yüzünü mavi göğe dönerek. Banyodan da almam gereken birkaç parça şey var. TELMİH | 39 | SAYI:1 YIL:1