Osmanlı İmparatorluğu ’ nda ilk kahvehane 1550 ’ li yıllarda İstanbul ’ un Tahtakale semtinde açıldı ve kısa sürede şehrin birçok yerine yayıldı . Sadece kahvenin içildiği mekânlar olarak faaliyet göstermeyen kahvehaneler aynı zamanda sosyalleşmenin bir parçası olarak farklı yerlerden gelen insanların tanıştığı , sohbet ettiği , iletişim araçlarının çok sınırlı olduğu o yıllarda uzak bölgelerden haberlerin alındığı ortamlara dönüştü . Kahvehaneler zaman içinde ekonomi , siyaset ve gündelik hayatla ilgili çeşitli konuların tartışıldığı , şair , yazar , ressam gibi sanatçıların yanı sıra farklı kültürel ve sosyal gruplardan insanların bir araya gelerek edebiyat ve sanat konularının ele alındığı önemli bir sosyal ve kültürel merkez işlevi de gördü .
Aradan geçen 700 yıllık zaman süresince Türk kahvesi Osmanlı İmparatorluğu ’ ndan Türkiye Cumhuriyeti ’ ne ülkemizin tarihî ve kültürel dokusunda önemli bir yere sahip oldu . Özgün hazırlama teknikleri ve sunum yöntemleriyle farklılık yaratan Türk kahvesi , gelenekselliği temsil eden ritüelleriyle bugün de günlük hayatımızda önemini koruyor . “ Gönül ne kahve ister ne kahvehane , gönül sohbet ister kahve bahane .” Halk arasında yaygın olan bu söylem , Türk kahvesinin sosyalleşmedeki etkisini ortaya koyarken , “ Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır ” atasözümüz de kahvenin kültür hayatımızdaki önemine işaret eder .
Geleneklerimiz ve kültürümüz içinde Türk kahvesine bir içeceğin ötesinde anlamlar yüklenir . Türk kahvesi kimi zaman “ Bir acı kahveni içeriz ” söylemiyle davetlere konu edilir , kimi zaman kız isteme ritüelinde içine tuz koyularak damada içirilir . Dinî bayramlarda çikolata ya da şekerin yanında ziyaretçilere sunulan kahve yemek ziyafetlerinin ardından misafire ikram edilen içeceklerin başında yer alır . Sabah kahvenin öncesinde yenilen yemeğe kahvaltı denilmesi de kahvenin günlük hayatımızdaki yerini göstermesi bakımından dikkat çekicidir .
Türk kahvesi kadar kahvenin hazırlanmasında kullanılan araçlar da tarihsel bir öneme sahip . Yüzlerce yıldır kahvenin kavrulması , öğütülmesi ve pişirilmesinde kullanılan bakır aletlerin el işçiliğiyle gerçekleştirilmesi bu alanda ayrı bir zanaat yani meslek grubu ortaya çıkmasını sağlamış . Günümüzde çelik cezve , otomatik kavurma , öğütme ve Türk kahvesi pişirme makineleri giderek yaygınlaşıyor . Ancak geleneksel mirasımızın bir parçası olarak eski dönem aletlerinden bazıları günümüzde pratik kullanıma uygun olarak tasarlanmış durumda . Kuşaktan kuşağa kullanılan kahve kavurma tavaları , el değirmenleri , bakır cezveler , porselen fincanlar bugün de tercih edilebiliyor . Geçmişte kullanılan el yapımı gümüş , bakır gereçler ise özel koleksiyonlarda sergilenerek yaşatılıyor .
24